21. Y.Y. tüketim alışkanlıkları insanın kendi ihtiyaçlarından öte tamamen kişisel veya toplumsal rekabetten beslenen, bizi birbirimizle yarıştıran bir eyleme dönüşmüş durumda. Tüketim günümüz dünyasında insanın temel ihtiyaçları üzerinden değil genellikle insanların toplumsal rekabet kaygılarından beslenen bir alışkanlık olma yolunda hızını kesmeden devam ediyor.
Kaygısız bir yarış içindeyiz nedense! Temel ihtiyaçların ikinci planda kaldığı, hayatımızda artık ihtiyacın değil gösterişin ön sıralarda yer aldığı, insani endişelerin statü kaygısıyla şekillendiği bu kargaşanın içinde neyin ihtiyaç olduğu, neyin hayatımızı kolaylaştırdığı tartışmalı hale gelmiştir. Bizim ihtiyaçlarımız ve alışkanlıklarımızın diğer insanlar tarafından belirlendiği bizi artık kendimizin değil başkalarının değerlendirdiği bir çılgınlık hali yaşıyoruz. Bu itildiğimiz karmaşadan kişi olarak değil birey olgusunu içselleştirerek çıkabiliriz ancak.
Birey; toplumu oluşturan, topluluk içinde bağımsız varlığı, kendine özgü nitelikleri olan varlıktır. Birey elbette toplum tarafından değerlendirilen, niteliği belirlenen bir varlık elbette! Fakat sosyal medyanın hızlandırdığı hayatımızda bireyin kimlik kazanması ancak bu tüketim çılgınlığından yakamızı bir nebze kurtarıp, sağlıklı ve rasyonel tercihler yapmamızı sağlayabilir.
Başkalarının kişisel zevkleri, beğenileri ve ihtiyaçları bizim alışkanlık ve ihtiyaçlarımızla örtüşmeyebilir. Hayatımızı yapay, sıradan başkalarının hayatı olmaktan çıkartıp kendi hayatımızı kontrol edebilme gücüne sahip olmalıyız. İmajımızın bizi nereye götüreceği bilinmez ama günümüzün post modernizmi bizden çok şey götürüyor.