Anne-babalık tarih boyunca üzerine çok söz söylenmiş bir konudur. Yaşamın tam da ortasında iki kavram olarak sanırım bu ünü hak ediyor. Ben Gazipaşa Manşet Gazetesindeki ilk yazımda bu ünlü konuyu psikoloji alanının bakış açısıyla ele alacağım.
Bir dost ortamında Anne-babalık nedir? Diye bir soru sorulsa, anne-baba olsun veya olmasın sanırım okurların hepsinin bir fikri olur ve kendine göre bir anne veya baba tarifi/tanımı yapabilir. İşte bu yapılan tarifin önemli bir kısmı kendi kök aile ortamımızda öğrendiğimiz anne babalık ile ilgilidir. Bu öğrenme bazen anne babamızın bize yaptıklarıyla olur, bazen de yapmadıklarıyla. Tarifte idealleştirilen anne baba, kendi anne babamızın benzeri olabileceği gibi bazen de benzemesin isteğiyle tam tersi bir tarif olabilir. Fakat istek veya tarif ne olursa olsun anne-baba olmuş olanların çocuklarına karşı tutumlarına baktığımızda kök ailelerinden izler görmek mümkün olur. Öyleyse anne-baba olmanın ne demek olduğunu kendi anne-babamızdan görüp ve belli ölçüde farkında olmadan kabul ettiğimizi söyleyebiliriz. Gazipaşa’da benim büyüdüğüm dönemde çokça duyduğum bir örnekle açıklamak istiyorum. Genellikle anne babasına kötülük yapmış bir kişi hakkında şöyle söylenirdi;
“O babasına kötülük yapmıştı, çocukları da ona kötülük yapıyor. Atana nasıl davranırsan çocukların da sana öyle davranır.”
Tabi bu çıkarım daha çok ilahi bir adalet ile ilişkilendirilerek tanrının bir cezası gibi söylenirdi. Fakat bu konuda gelişim psikolojisi açısından da bir gerçeklik payı var. Çocuklar atalarından öğrenir. Atalarına nasıl davranacağını ve daha birçok şeyi… Öyleyse çocuklara model olmak/iyi örnek olmak sanırım anne babalık serüveni boyunca senaryonun hiç değişmeyen bölümlerinden biri. Hatta belki tarih boyunca da bu bölüm pek değişmemiştir. Evlatlarınızın yaşına göre de değişmez. Ancak anne babalık rolünün senaryosunda değişen birçok bölüm vardır ve anne babalık rolü yıllar içerisinde durmadan değişir.
Anne babalık değişir çünkü çağ değişir, dünya değişir.
Anne babalık değişir çünkü anne babaların yaşı değişir.
Anne babalık değişir çünkü çocuk sayısı değişir.
Anne babalık değişir çünkü çocuklar büyür, değişir.
Ben bu gün çocuklar büyürken anne baba rollerinde nelerin değiştiğini paylaşmak istiyorum.
Sağlıklı bir bebek dünyaya geldiğinde onun bütün dünyası ona bakım veren kişidir. Bakım veren anne-baba veya başka bir diğer yetişkin bebeğin duygusal ve fiziksel ihtiyaçlarını karşılıyorsa, acıktığında süt/mama veriyorsa, altı ıslanınca temizliyorsa, dünyaya gelmeden önce anne karnında hissettiği vücut ısısını sarılarak hissedebiliyorsa bebek bir şey öğrenir;
“Dünya güvenli bir yer. Ben burada güvendeyim.”
Aslında 1 yaşına kadar anne babalardan bebeğin beklentisi temel bakım, ilgi,sevgi ve korunup kollanmadır. Güvendir. Anne babalık rolü böyle bir senaryoyla başlar.
İlk yıldan sonra çocuğun kaslarının gelişmesi ve hareketlenmeye başlamasıyla çocuk özellikle fiziksel becerilerde, kontrol etme, bağımsızlaşma ihtiyacı duyar. Yiyecek seçme, oyuncak seçme, kıyafet seçme gibi davranışlarla bağımsızlaştığını ve kontrolün kendinde olduğunu hissetmek ister. Anne babanın yeni senaryoya göre rolü fiziksel aktivite ve bağımsızlaşma denemelerine fırsat vermek şeklinde dönüşür. Çocuklar daha sonra çevreyi ve ilişkileri kontrol etme girişimi, başarı duygusunu yaşamaya ihtiyaç duyarlar. Sonra ergenlik dönemi ve kimlik gelişimi süreci derken çocuklar bir gelişim sürecinden geçerler. İşte anne babalık rollerinin senaryosu da değişen/gelişen çocuklarının durumuna uyum sağlayarak değişir.
Değişir değişmesine de bazen öyle zamanlar olur ki anne babalar senaryonun değiştiğini fark etmeyebilir. Yeni durumdaki rollerini eski senaryoya göre oynamak durumunda kalabilirler. İşte o zaman sahnede bir şeylerin ters gittiği ailedeki herkes tarafından anlaşılabiliyor. Çocukların ergenlik dönemine girmeye başladığı yıllardan örnek vererek somutlaştırmak istiyorum. Kendi mesleki deneyimlerime göre, anne babaların bilip yapa geldikleri davranışların artık işe yaramadığını ifade etmeleri ergenlik döneminde yoğunlaşıyor. Çünkü ergenin artık otorite ile çatışmalar yaşamaya başlaması, arkadaş çevresinin etkisinin artmış olması, özerk ve aileden farklı bir kimlik geliştirme ihtiyacı aile içi ilişkiler ve iletişim açısından bazı riskler ve fırsatlar ortaya çıkarır. Bu dönemde anne babaların çocuklarının 12-13 yaşlarına kadar kullandığı, işe yarayan ebeveynlik alışkanlıkları artık işe yaramaz hale gelebiliyor. Hatta sorunu çözmek bir yana sorunun büyümesine neden olabiliyor. Örneğin kural dayatma, öneri verme, ne yapması gerektiğini hatırlatma veya ısrar etme gibi ergenin özerkliğine müdahale eden davranışlar çoğunlukla ergenlerin gelişimini olumlu etkilemeyen davranışlara dönüşüyor. Anne babaların dinleme, konuşma, bilişsel esneklik, seçimlere saygı duyma, hata yaparak sonucunu yaşamaya izin verme gibi konularda yeni beceriler kazanmaları gerekiyor. Yani çok kıymetli yavrularının artık tek başına uçmayı deneyimlemeye başladıkları yıllarda anne babaların içlerinde ortaya çıkan koruma isteğini fark edip gerekli olmayan koruma davranışlarını azaltmaları gerekiyor. Çünkü çocuklar uçmayı deneyerek öğreniyor. Ve bu deneyimler çocuklarınızı güçlendiriyor. Güçlenirlerse onlar uçarken onlara güvenebilirsiniz. Kendi başının çaresine bakabileceğinden emin olabilirsiniz.
İlk çocukluk yıları ve ergenlik dönemi anne-babalık rollerinin senaryosuna baktığımız zaman aradaki değişmeyi daha net görmek mümkün olur. Ancak değişimin yavaş yavaş olması anne babaları bir şeyin değişmediği yanılgısına düşürmesin. Çocuklarınız değişiyor. Rolleriniz de. Çünkü anne babalık, senaryosu sürekli değişen bir roldür. Çocuklar ezbere büyütülmez. Yeni senaryonun nasıl olduğunu çocuklarınızın gözlerine bakınca görebilirsiniz. Duygularını, düşüncelerini ifade etmelerine fırsat verirseniz yeni senaryo hakkında size sufle ederler. Yine de hayat sahnesi bu, anne babalar da hata yapar. Mükemmel anne baba diye bir şey yoktur. Ara sıra yapılmış olan hataları ebeveyn çocuk ilişkisi tölere edecek güçtedir. Yeter ki çocuklarınız ile ilişkiniz güçlü, senaryonuz güncel olsun.