Kendisi 18 Ekim 1991 Uganda doğumlu New York şehrinin yeni seçilmiş belediye başkanı olan Amerikalı Siyasetçi ve aktivisttir. Ekim 2024'te 2025 New York belediye başkanlığı için adaylığını açıklayan Mambadi kampanyasında ücretsiz şehir otobüsleri, kamuya açık çocuk bakım merkezleri, belediyeye ait olan marketler, sabit kiralı ve uygun kiralı konutların arttırılması,2030 yılına kadar saat başı asgari ücretin 30 dolara çıkartılması gibi kamucu vaatleriyle dikkat çekiyor. Trump’ın desteklediği rakibi geride bırakan, ailesi Hindistanlı olan New York şehrinin ilk Güney Asya kökenli ve Müslüman belediye başkanı. İsrail soykırımına karşı Filistin halkının hakkını savunan düşüncelerine rağmen ekonomi ve finans açısından dünyanın en güçlü şehrinde genç, ilerici seçmenlerin desteğini alarak bir koalisyon oluşturmayı başardı ve 180'den fazla dilin konuşulduğu, nüfusunun yarısından fazlasını göçmen olduğu dünyanın en kozmopolit şehrinde belediye başkanı olmayı başardı. Dünyada genç liderler değişimin, ümidin, başka bir yaşam var hayalinin peşinde koşarken, bizde ise toplumu uyutan, kamplaştıran bir yapının öncüsü olmuş durumda siyaset.
Yıllardır gelir seviyesinin belli bir seviyede sabit kaldığı orta gelir tuzağında sıkıştığımız ülkemizde ücretli çalışanların yaklaşık %47,8'i asgari ücretin hemen altında veya üstünde bir gelir elde etmektedir. Bu oran Avrupa Birliği üyesi ülkelerde yaklaşık %4 civarındadır. Dünyada artık kamu politikalarında devletin ekonomideki payı ve rolü giderek artan bir seyir izlemektedir. Devletler artık 2008 finansal krizi, covid-19 salgını, küresel gerginlikler ile birlikte savunma sanayinde, gıda ve enerji güvenliğine dönük korumacı politikalarını arttırmış ve bunlara göre yeni politikalar üretmeye başlamışlardır.
1980-1999 arası doğumlular Y kuşağı,2000 ve daha sonra doğan kuşakların Z kuşağı olarak adlandırılan nesillerde ülkemizdeki seçmen sayısı %50'den fazla hale gelmiştir. Ülkemizin gençleri çağının gerisinde kalmış yaşlı siyasetçilere mahkum kalmıştır.
Ülkemizde uzun yıllardır eğitimde uygulanan politikalar toplumu sadaka toplumu haline getirip,uzun yıllardan beri belimizi büken ekonomik kriz ile birlikte sadece geçinmeye çalışan ,çok çalışıp az kazanan ,bulduğuyla yetinme kültürü oluşturulan siyasi kuraklığın esiri olmuştur..Üniversite mezunlarının işsizlik oranının genel işsizlik oranının üzerinde olduğu ülkemizde eğitimin kamu harcamaları içindeki payı %10 seviyelerine kadar inmiştir.İlginç ama bize acı gelen başka bir veri Ülkemizde ki üniversite mezunları istihdam oranında 33 Avrupa ülkesinde sonuncu sıradadır .Sürekli toplum önüne çıkan aynı siyasetçi insanları kısır bir döngünün içine çekerek siyaseti güdük ,verimsiz bir alana çevirip insanların siyaset ve siyasetçiye olan güvenini zedelemiştir.
Gündemin eğitim, sağlık, çevre, spor, sanat değil beton, maden, yol olduğu, ülke gençlerinin hayalinin sabit maaşlı bir iş olduğu bir ülke yarattılar maalesef. Öznesi insan olmayan siyasi bir yapı sorunları çözme becerisi gösteremez maalesef.
Yazar adı değil, okunacak kitabın değil siyasetçinin isminin, bilmem hangi kurumun genel müdürünün isminin bilindiği bir toplumda düşünce dünyasının, yaratıcılığın gelişmesi düşünülemez ve her açıdan şovmen yöneticilerin, koltuk sevdalısı yüksek egolu, liyakatsız, nepotik bir ortamda sığ düşünen güdük bir yapı haline gelir toplum. Değer yargıları zayıflayan, yozlaşan geçmiş ile gelecek arasındaki bağları zayıflamış bir yığına dönüşürüz. Bunun çözümü kirlenmiş siyasi yapının içinde yıllarımızı heba eden siyasetçileri evlerine göndermek. Boşuna dünyanın finans merkezi olunmuyor, dünya bilişim devriminin nimetlerinden faydalanıp bunun tadını çıkarırken güzel ülkemin güzel insanı hala kendini yokluğa, yoksunluğa iten siyasetçiden medet umuyor. Dünya artık genç, yeni bir hayat hayal ettiren, bazı şeylerin Kader olmadığını haykıran yeni siyaset anlayışını kabul ediyor, algılıyor. Biz ise hapse atıyoruz. Geçecek elbet!

