Pek muhterem adaylar! Çocukluğumuzun Türkiye’sini geri getirmenizi istemeyeceğiz sizden fakat çocuklarımızın Türkiye’sini ve onların geleceğe dair düşlerini çalmamanızı isteyeceğiz. Unutmayın, çocuklar bir ulusun geleceğidir, onlar için yaptıklarımız geleceğimizin nasıl olacağını belirler.
Çocuklarımızdan yeşili, toprağı, gökyüzünün maviliğini ve denizin sonsuzluğunu çalmayın. Sokak aralarına serpiştirdiğiniz plastik oyun parklarıyla bizi kandıramazsınız. Her şeyden önce sokaklarını, bahçelerini, ağaçlarını, parklarını çalmayın onların. İmar planlarına, bina ruhsatlarına imza atarken attığınız her imzanın çocuklar için ne anlama geldiğini düşünün. Deniz kenarına onlarca kat ruhsat verdiğinizde ahbaplarınız mesut, bahtiyar olabilir. Fakat çocuklar mutsuz olacaktır; çünkü onlardan gökyüzünün maviliğini ve denizin sonsuzluğunu çalıyorsunuz. Bir deniz kenti olan Antalya’da çocuklarımızın geleceğe taşıyacağı deniz hikâyeleri olmayacak. Anayasaya ve yasalara rağmen denizi çocuklarımızdan çaldılar. Hangi yöntemle ve hangi mantıkla bilmiyoruz ama kumsallarımızı parsellediler. Aslında parselledikleri ve işgal ettikleri çocuklarımızın düşleri ve oyunlarıydı. Ey Erbab-ı siyaset, siz bu konuda ne yapacaksınız? Çocuklarımıza denizlerini geri vermeyi düşünüyor musunuz?
Bugünlerde “aklı siyaseti, düşleri meşin koltuklardan ötesini” görmeyen siyasetçi dostlar, meydanlara nutuk atmaya çıkmadan önce çocukluğunuzu düşünün. Sokaklarda bisiklete binmek, ağaçlara tırmanmak, deniz kenarlarında keyifle oynamak ne kadar güzeldi değil mi? Peki ya bizim çocuklarımız nerede bisiklete binecek, hangi ağaçlara tırmanacak, hangi kumsallarda oynayacak?
Velhasıl-ı kelam her seçim çocukların geleceğiyle oynamak demektir. Oylarımıza talipseniz bizi boş sözlerle oyalamayın, çocuklarımızın için ne yapacaksanız net olarak söyleyin. Ödev: “Kızılderili reisin mektubu” nu okuyun lütfen. Napalım siyaset çalışmak gerektirir.