“Arkadaşlar! Gidip, Toros dağlarına bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez.”
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün bu sözleri, sadece bir milletin varoluş mücadelesini değil, aynı zamanda Toroslar’da yüzyıllardır süregelen bir kültürü ve yaşam biçimini anlatır. Oysa bugün, Atatürk’ün işaret ettiği o Yörük çadırlarının tüttüğü Kaşpazarı Yaylası, bir şirketin kâr hırsına kurban edilmek isteniyor!
Halkın görüşleri hiçe sayıldı! Evet...
Gazipaşa ve Anamur’un yüzyıllardır süregelen yayla kültürü, arıcılığı ve hayvancılığı tehdit altında. Halkın tüm itirazlarına rağmen, GES projesine Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) onayı verildi.
Oysa geçtiğimiz yıl yapılan ÇED toplantısında bölge halkı net bir şekilde karşı olduğunu dile getirmiş, projenin hayvancılığı, arıcılığı, göç yollarını ve tarihi mirası tehdit edeceğini açıkça ifade etmişti. Ne oldu? Söyledikleri dikkate alındı mı? Hayır! Tüm itirazlar masa başında görmezden gelindi, rapora yansıtılmadı. Bürokratlar suskun, siyasiler sessiz…
Bu halkın iradesi neden yok sayılıyor? Kaşpazarı Yaylası’nda yüzyıllardır süregelen yaşam, masa başında alınan bir kararla nasıl yok edilebiliyor?
Bu projeyi savunanlar, her fırsatta “bilimsel incelemeler yapıldı” diyor. Peki, bu incelemeler ne zaman yapıldı? Kimsenin yaylada olmadığı kış aylarında!
Evet, yanlış duymadınız! Hayvancılığın, arıcılığın ve yayla hayatının nasıl etkileneceğini anlamak için, bölgenin en canlı olduğu yaz ayları yerine, insanların olmadığı kış aylarında inceleme yapıldı. İşte, halka rağmen halk için karar alındığını iddia edenlerin samimiyeti bu!
Kaşpazarı Yaylası, yalnızca bir yayla değil, bir tarih, bir kültür, bir yaşam biçimi!
2300 metre rakımlı bu yayla, Karamanoğulları Beyliği’nden günümüze kadar gelen tarihi bir miras. Bölgede Karamanoğulları dönemine ait askeri mezarlıklar ve tarihi bir camii var. Ancak bu kültürel miras, enerji bahanesiyle hiçe sayılıyor.
Projeye göre 157 ada, 1 parsel üzerindeki 2 milyon 128 bin 184 metrekarelik alan şirketin kontrolüne geçecek. Yani; Yörüklerin otlatma alanları gidecek, arıcılık bitme noktasına gelecek, evler, ağıllar... Yaylacılar yaylalarına adım atamayacak, göç yolları kapanacak!
Kaşpazarı Yaylası, Anamur ve Gazipaşa’daki binlerce Yörüğün göç yolu. 1989-1990 yıllarında dönemin İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen tarafından tamamlanan Kaşpazarı göç yolu, yüzlerce yıl boyunca kullanılan bir geçiş noktası. Bu yol kapanırsa, Yörükler yaylalarına nasıl ulaşacak?
Göç yollarını kapatmak, sadece bir ulaşımı engellemek değil, bir halkın yaşam biçimini yok etmek demektir!
Güneş enerjisine karşı mıyız? Elbette hayır! Ama neden halkın yaşam alanlarına yapılıyor? Türkiye’de boş, verimsiz araziler mi kalmadı?
Neden bu proje için; tarım ve hayvancılığın olmadığı alanlar seçilmiyor? Yayla kültürü ve tarihî miras yok sayılıyor? Göç yolları kapatılıyor?
Çünkü mesele enerji değil, mesele rant!
Bu karar verildiğinden beri AK Parti, CHP, MHP ve diğer siyasi partilerin ilçe başkanları neden sessiz?
Eğer Gazipaşa ve Anamur halkının hakkını savunuyorlarsa, neden Ankara’ya gidip bu yanlışı devletin yetkililerine anlatmıyorlar? Neden GES için alternatif alanlar önerilmiyor?
Bu proje gerçekleşirse, bu topraklarda yüzlerce yıldır süregelen bir yaşam sona erecek.
Yörükler, hayvancılıkla geçinen aileler, arıcılar ve yayla kültürünü yaşatan insanlar bir şirketin çıkarları için yok sayılıyor!
Atatürk’ün dediği gibi, Toroslar’da bir tek Yörük çadırı tütüyorsa, bu millet ayaktadır. Ama o çadırların tütmesi için halkın sesi duyulmalı!
Gazipaşa ve Anamur halkı yaylalarına, kültürlerine ve geçim kaynaklarına sahip çıkıyor. Ancak yetkililer bu çığlığı duymak zorunda!
Kaşpazarı Yaylası bir şirketin kâr hırsına kurban edilmemeli!
Çünkü bir yayla sadece bir yayla değildir, o bir yaşam biçimidir! Onun içindir ki; bürokratlar ve siyasi parti ilçe başkanları sıcak koltuklarından kalkmalı, halkın sesini duyurmalı...
Kalın sağlıcakla...
