Nayim ARSLAN


GÜVENDE OLDUĞUMUZ İNANCI DA HASAR GÖRDÜ

Bina, yapı ne soğuk isimler. Oysa ev öyle mi? Yuva öyle mi? Evlerimiz birçok insan için güvende olduğumuz, tehlikeyi dışarıda bırakabildiğimiz güven veren yuvalardır. Deprem nedeniyle insanların evi zarar görünce evde güvende oldukları ile ilgili inançlar da zarar gördü.


Deprem her ne kadar bir doğa olayı olsa da sonuçları itibariyle şehirleri olumsuz etkilediği için doğal afete dönüşmüş oluyor. Yollar, fabrikalar, enerji hatları, su şebeke sistemi, binalar vb. şehir adına ne varsa az ya da çok etkileniyor. Ülkemizde yaşanan son depremlerde ise şehirler adeta yerle bir oldu. Birçok insan canını, yakınlarını,  evini kaybetti. 

Evin yıkılması veya zarar görmesi başta can kaybı ve yaralanmalar olmak üzere fiziksel, duygusal, ekonomik, sosyal örselenmelere neden olabilir. Çünkü ev sadece beton, demir ve tuğlalardan oluşan bir inşaat ürünü değildir. Evi böyle tanımlamak insansız bir ev tanımlamak olur. Ev insanların hayatlarından birikimler içerir. Anılar, duygular, hatırası olan eşyalar, sosyal ilişkiler, en özel ailevi ilişkiler… Kim bilir o ev nasıl yapıldı ya da alındı. Hangi emekler, anılar, bedeller var sıvalarında. İçinde yaşanmış mutluluklar, acılar, öfkeler, eğlenceler, güven var. Duvarda asılı tablonun kim bilir ne hatırası var? Alelade gibi duran sıradan bir ev eşyası o evde yaşayanlar için ne anlama geliyor kim bilir? Hangi arkadaşlarla, dostlarla neler yaşandı? Kimler beklendi duvardaki saate bakarak? Kimlere sarılındı? Kimlerle vedalaşıldı? O evde yaşayan aile veya bireyler en özel en mahrem anılarını perdelerin arkasında yaşadı. Bunun için bir ev yıkıldığında insanın yüreğinde de fay hatları kırılır. 

Yaşanan kayıp duygusu ve yas, yaşayan kişi için parmak izi gibi özel ve o kişiye özgüdür. Herkes kendi yasını yaşar. Depremden dolayı hiçbir yakınını kaybetmemiş olan bireylerde de kayıp ve yas yaşanmasının nedeni o bireyin de aslında yaşadığı kayıplar olmasıdır. Ev kaybı insanı derinden sarsabilecek yas yaşanacak önemli bir kayıp olabilir. Evi kaybetme ile ilgili bir tehdit algılanması da insanlarda korku, kaygı duygularının ortaya çıkmasına neden olabilir. Deprem bölgesinin dışında kalan illerde de şu an evlerinin yıkılabileceği ile ilgili kaygılar olduğu görülüyor, konuşuluyor. Yaşanan depremden dolayı evimizin güvenli bir yer olduğu, dünyanın güvenli bir yer olduğu inancı sarsıldı. Depremin kendisi ve müteahhitler ile ilgili durum güvensizlik hissini arttırıyor gibi görünüyor. Sonuçta evimizde bile güvende değilsek nerede güvende olacağız ki?

Kaygı duygusu, yaşadığımız kaygıyı haklı çıkaracak şekilde tehlike ve olumsuzlukları görünür kılar. Olumlu olan durumlar adeta bir elekle elenerek eleğin altına geçerken eleğin üstünde gözümüzün önünde kocaman bir tehdit kalır. Bu durum bizi tehlikelere karşı tetikte tuttuğu için bir işlevselliği vardır. Fakat tehdit olduğundan aşırı büyük, baş etme gücümüz de olduğundan aşırı küçük algılanıyorsa işlev bozucu olabilir. Kaygı duygusunun derecesi ve tehlikenin boyutu arasındaki oran gerçeklikle uyumlu ise kaygılanmak işe yarayan bir durumdur. 

Depremden doğrudan veya dolaylı olarak etkilenmiş bireylerin yaşadığı güvensizlik, korku, öfke, kaygı duygularını anlamaya çalışırken yaşanan kaybın o kişi için ne anlama geldiğini bilmiyor olabileceğimizi unutmamak gerekir. Yaşanan duygu her ne olursa olsun kabul edici bir tutumla dinlemek ve anlamaya çalışmak gerekir. İnsanlar sevdiklerini ve daha birçok şeyi kaybetti. Yakınlarında can kaybı olmayan insanlar da sadece maddi birikim veya binalarını kaybetmedi. “Evlerini”, güven duygularını kaybetti. 

İnsan yeni durumlara uyum sağlama kapasitesi oldukça yüksek bir canlıdır. Çok zor bir süreçten geçiliyor. Bu zorlu süreç geçtiğinde güven duygusu ve değerlendirmelerin daha gerçekçi olacağına inanıyorum. Umarım oluşan yeni durumda kimlere ve nelere güvenmeyeceğimiz ile ilgili kaygılarımız denetim mekanizmalarının daha ciddi şekilde oluşturulmasına katkı sağlar. Çünkü işe yarayacak uyum sağlama bu olacak. Eğer her şeyi unutup derin bir vurdumduymazlığa geri dönersek bu umursamazlık geleceğe ertelediğimiz borç acılar olarak zamanı geldiğinde ödenecektir. Şimdi hissedilen derin güvensizlik duygusu yaşanan durumun psikolojik bir etkisi olsa da bazı noktalarda maalesef gerçeklikle uyuşuyor. İnsan bu olumsuzluklar arasında ortaya çıkan olumlu durumları fark etmekte zorlanabiliyor. Örneğin depremden sonra medyaya düşen yağma vb. haberler, ev kiraları ve çimento hisselerindeki artış gibi durumlar insanlara güven duygusunu derinden sarssa da aynı bölgede tamamen gönüllü olarak canla başla mücadele etmeye gelmiş vatandaşlarımızı fark etmeye ihtiyacımız var.  Sonra hesabını sormak ve aynı yanlışların yapılmaması için yıkılan binalardan delil toplamaya çalışan hukukçuları fark etmeye ihtiyacımız var. Evini depremden zarar gören vatandaşlarımıza açan vatandaşlarımızı fark etmeye ihtiyacımız var. Türkiye’nin dört bir yanından deprem bölgesine yönelen gönüllülerin üstlendiği her türlü desteği fark etmeye ihtiyacımız var. 

Güvenebileceğimiz ve güvenemeyeceğimiz şeyleri gerçekçi şekilde ayırt etmeye ihtiyacımız var. Böylece güvenmenin huzurunu yaşamak, güvensizliğin tedbirini almak mümkün olabilir. Evet bunun için zamana da ihtiyacımız var. Fakat şimdi hepimizin umuda ihtiyacı var.

 

  • BIST 100

    10643,58%3,14
  • DOLAR

    32,20% -0,22
  • EURO

    34,90% -0,22
  • GRAM ALTIN

    2504,01% 1,55
  • Ç. ALTIN

    3989,88% 1,04
  • Pazar 27.3 ° / 21.2 ° false
  • Pazartesi 28.1 ° / 21 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Salı 29.3 ° / 20.7 ° Güneşli

Antalya

19.05.2024

  • İMSAK 04:02
  • GÜNEŞ 05:39
  • ÖĞLE 12:59
  • İKİNDİ 16:48
  • AKŞAM 20:08
  • YATSI 21:39