Miyop bozukluğum olduğunu anlayana kadar dünyanın benim gördüğüm gibi olduğunu daha doğrusu görmenin böyle bir şey olduğunu ve herkesin böyle gördüğünü sanıyordum. Ta ki göz doktoru ışığın gözüme doğru açıyla kırılarak gelmesini sağlayacak bir gözlük camı koyana kadar. Bu kendi gördüğümüzü gerçeğin kendisi sanma durumu bilişsel füzyon/bilişsel kaynaşma konusuna harika bir metafor.
Hepimiz dünyayı kendi değerlendirmelerimizle tanımlıyoruz. Bu değerlendirmeler bazen gerçeklikle uyumlu bazen de gerçeklikle uyumsuz oluyor. Gerçeklikle uyumlu olmayan bu hatalı değerlendirmeyi fark etmemizin önündeki zorluk miyop olduğum zamanki zorluğa benziyor. Miyop olduğumda gördüğümü gerçeğin kendisi sanmıştım. Yanıltan değerlendirmelerde de düşündüğümüzü gerçeğin kendisi sanabiliriz.
Sıradan bir günde aklımızdan yüzlerce düşünce geçer. Bunların bazıları aklımıza kendiliğinden otomatik olarak gelir. Örneğin buluşma randevunuza 20 dk geciken arkadaşınızın başına kötü bir şey geldiğini düşündünüz diyelim. Bu zihinde oluşan bir düşüncedir. Gerçeklik bu düşüncenizle uyumlu da olabilir gerçeklikle uyumsuz da olabilir.
Düşünce aklınızda oluştuğunda gerçekliğin kendisinin bu düşünceden bağımsız olarak var olduğunun ve düşüncemizin gerçeğin ne olduğu hakkında bir değerlendirme olduğunu fark etmek düşüncelerin bireyi etkileme düzeyini, o düşünceye inanma düzeyini etkiliyor. Birey düşüncenin düşünce olduğunu, gerçeğin ayrıca var olan bir şey olduğunu fark etmemesi durumunda bireyin zihninden geçen türlü felaket senaryosu sanki gerçekten oluyormuş, yaşanıyormuş gibi tepkiler verebilir. Nasıl gözümüze taktığımız bir gözlük, camının özelliğine göre dünyayı nasıl gördüğümüzü etkiliyorsa düşüncelerimiz de dünyayı nasıl gördüğümüzü etkiliyor. Dahası aynı gözlüğü uzun süre kullanan bir kişinin gözünde gözlük olduğunu unutmasından dolayı dünyayı gözlüğün cam renginde görmesi gibi birey dünyayı kendi algılaması ve düşüncelerinin renginde gördüğünü unutabilir. Kısaca gözünde gözlük olduğunu unutabilir. Hatta benim miyop gözlüğüm gibi zamanla gözlüğün çerçevesi, camı değişse de yeni hali de gözde unutuluyor. Eğer bireyin gözünde unuttuğu gözlük gerçeklikle büyük ölçüde uyumlu bir görüntü sağlıyorsa bazı küçük görme yanlılıkları birey için işlev bozucu olmayabiliyor. Dünyayı kendi gözlüğünün gösterdiği gibi sanarak hayatına devam edebiliyor. Bazen de gözde unutulan gözlük gerçeklikle büyük ölçüde uyumsuz olabiliyor. İşte o zaman işlev bozuluyor ve hem bireysel hem sosyal sıkıntılar yaşayabiliyor.
Hepimizin gözünde görünmez gözlükler var. Çünkü insan dünyayı kendi gözleri ile görüyor. Bu görünmez gözlükleri çıkarıp atmak mümkün değil. Fakat gözümüzdeki gözlüğü fark etmek bilişsel esnekliğimize katkı sağlar kanaatindeyim. Aklımıza bir düşünce geldiğinde evet şu an aklıma böyle bir düşünce geldi. Bu bir düşüncedir. Bakalım gerçeklik nasıl? Kendimize sorabilirsek, bulduğumuz yanıt kadar önemli başka katkıları da olabilir. Bu düşünce benim için işe yarayan işlevsel bir düşünce mi? Bu düşünceye tutunup bir dönme dolapta sürekli dönmem bir sonuca ulaştırıyor mu? Bu düşünce beni nasıl etkiliyor? Sorularını da kendimize sorma imkanı olabilir.
Düşüncelerin gerçekçi, yararlı ya da gerçekdışı, yararsız olmaları aslında önemlidir ama tek belirleyici bu değildir. Düşüncenin bizim üzerimizdeki etkisinde bunun kadar önemli bir faktör daha vardır: o düşünceye nasıl baktığımız, onu nasıl gördüğümüz yani düşüncemizle olan ilişkimiz. Düşüncenin düşünce olduğunu ve işlevini unutup düşündüklerimize gerçek olarak bakarsak, üstelik düşüncemiz gerçekdışı, uygunsuz ve yararsız varsayımlardan oluşuyorsa, işte o zaman düşüncenin kendisi önemli bir sorun kaynağı haline gelir. Düşünceyi gerçekten ayrı bir şey olarak görmek demek, onun gerçeklikten ayrı ve zihnimizde olup biten bir süreç olduğunun farkında olmak ve bu bilinci diri tutmak demektir. Ancak bu basit ayrımı çoğu kere unuturuz. Bu ayrımın farkında olmama haline bilişsel kaynaşma (füzyon) denir.
Düşünceleri tıpkı bir kağıda yazılmış yazılar gibi zihnimizde yazılmış metinlere benzetecek olursak eğer görürüz ki, bir kağıdın üzerine 1 ton yazılması o kağıdın bir ton olduğunu göstermez. Bu o kağıtta 1 ton yazdığını gösterir.