Sevgili Gazipaşalılar ve Alanyalılar,
Ülkemizde mezarlıklar, kültürel ve dini açıdan önemli doğal alanlardır.
Bu alanlar, halkımız tarafından korunan ve kollanan, temiz tutulan, köylük yerlerde hayvan dahi otlatılmayan, etrafı genellikle duvar veya çitle çevrelenen ve mezarların en ufak bir zarar görmemesi için elden gelen önlemlerin alındığı ayrıcalıklı ve doğal özelliklerini kaybetmemiş yerlerdir.
Son yıllarda Belediyeler de mezarlık bakımlarına özel önem vermektedir.
Mezarlıklar dışındaki doğal alanlar ise birkaç yönden baskı altındadır.Kentsel yerleşimlerin genişlediği, madencilik faaliyetlerinin giderek arttığı, mekân gözetmeyen ve takibinde sınır konulmayan yanlış tarımsal teşvik paketlerinin uygulandığı, artan kent nüfusunun soluk almaya çalıştığı ama soluk alırken bozduğu, kirlettiği, çoğu zaman çeşitli yollarla doğal yapısına zarar verecek şekilde hor kullanıldığı alanlara dönüşmüş durumdadır. Ayrıca, mutfak kültürümüzde yer alan ve yüzyılların geleneği olan yabani bitkilerin kullanımı da doğal yabani bitki varlığına zarar verir duruma gelmiştir. Gelişen modern yaşam yabani bitkilere olan özlemi artırırken, yanlış anlaşılma ile doğal ilaç olarak görülmeye başlanması da bu bitkilere olan talebi artırmış ve kullanımlarını ticarete dönüştürmüş durumdadır. Yıllardır en azından sürdürülebilir durumda olan yabani bitki varlığı bu artan baskıdan payını almış ve doğada hızla azalmaya başlamıştır.
Bu yazının konusu olan eski köy mezarlıkları bu baskıdan kurtulabilen doğal alanlar durumuna gelmişlerdir.
Sevgili Gazipaşalılar ve Alanyalılar; bir botanikçinin, biyologun, ekologun veya her ne nedenle olursa olsun doğal yaşam ve bitki çeşitliliği ile ilgilenen diğer bilim insanlarının artık en önemli ve ilk başta gelen uğrak alanları eski köy mezarlıkları olmaktadır.
Eski köy mezarlıkları, üzgünüm ki, ülkemizin her yerinde doğal yaşamı, özellikle endemik ve nadir bitkileri koruma alanları, son sığınakları durumundadır.
Gazipaşa ve Alanya’da da maalesef durum böyledir. Sahilden, Toros dağlarına uzanan alanlar, güzelim yaylalara kadar, kentleşmenin baskısı altında kalmıştır. Üstelik, şu son yıllarda buna bir de Güneş EnerjiSantralleri’ninistilası eklenmek istenmektedir.
Sebze ve tropikal bitki yetiştiriciliği yapılan seraların veaçık tropikal bitki yetiştiriciliğinin denize sıfır noktadan, Torosların yamaçlarına kadar hiçbir araştırma, sorgulama yapılmadan, dağ, taş demeden istilası da ayrı bir durumdur.
Sevgili Gazipaşalılar, sizlere ilk “Merhaba Gazipaşa” köşe yazımda, amatör olarak Türkiye’nin yabani çiçeklerini karınca kararınca tanıttığım yabanicicekler.com adlı bir internet sitem olduğundan söz etmiştim. Bu çalışmam için benim de ilk uğrak noktam yukarıda saydığım nedenlerden dolayı zorunlu olarak Gazipaşa ve Alanya’nın mezarlıkları oldu.
Bu mezarlıklarda, tarımsal faaliyetler ve otlatma nedeniyle artık doğal alanlarında yetişemeyen çok değerli nadide çiçeklere rastladım.
İçlerinde neler neler yok ki bir kaçını hemen vereyim;
Anemonecoronaria (Manisa lalesi, taçlı kır lalesi, rüzgar çiçeği, güllale): Beyaz, pembe, mor renklerde, pembe ve morun her değişik tonunda rengi olan harika çiçekler.
Orchisitalica (Teketaşağı, tavşantopuğu, topbaş): Yabancıların Nakedmanorchid (çıplak adam orkidesi) ya da İtalianorchid (İtalyan orkidesi) dedikleri orkide türü. Kolları, bacakları, gözleri olan ve insan siluetini andıran şekli nedeniyle bu ad verilmiştir.
Ophrysmammosa (Akkedi kulağı, kedi kulağı, Toros salebi): Bu orkideler, görünüm olarak bal arısının karın bölgesini andırmakta olduğundan bu isim verilmiştir. Arı orkidesi çiçeği bir erkek arıyı cezbedecek bir desen ve kokuda olduğundan, arılar gerçek arı ile taklidi arasında bir ayrım yapamazlar. Arı çiçeğe konduğu zaman, orkidenin çiçek tozu ile temasta bulunur ve böylece tozlaşmaya yardımcı olur.
Spiranthesspiralis (İnci salebi): Kıvrım kıvrım yapısıyla çok güzel bir görsel sunar.
Fritillariaacmopetalasspacmopetala (Duguk, petalı tepeli ters lale): Başını önüne eğmiş, boynu bükük duran, sanki “Biz güzelim çiçekler bu hallere mi kalacaktık ey insanoğu?” diye kendini gösteren, yeşil kaplı, mor çizgili, ucu sarı dünyalar güzeli bir çiçek.
Daha sayamadığım onlarca nadir çiçek var mezarlık alanlarında.
Sevgili Gazipaşalılar ve Alanyalılar,
Çelişki de tam burada başlıyor. Işıklar içinde uyusun diye, mezarlarında huzur bulsun diye kara toprağa emanet ettiğimiz, yaşama veda eden yakınlarımız, kendi ölümleri ile başka canlıların hayatta kalmasını sağlıyor. Ancak, bu noktada başka bir yaman çelişki daha var… Önceki yakınlarımızınölümleri ile can verdikleri bu güzelim çiçekler yeni canlarımız kara toprağa gömüldükçe, güzelim çiçeklerin olduğu alanlar yeni mezarlar için açılıyor ve eski ölen yakınlarımızın yaşamasına olanak verdikleri nadir bulunan çiçeklerimiz her yeni mezarla ölmeye başlıyor.
Ne yapalım cenazelerimizi gömmeyelim mi? Dediğinizi varsaymıyorum. Bu gerçeği öğrendiğiniz için üzüldüğünüzü ve bir çözüm var mı? Diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Elbette var.
Bu nadir çiçekler çoğu zaman bütün mezarlığı kaplamıyor. Mezarlıkların içinde 100-200 metrekarelik alanlarda yoğun olarak çıkıyor. Ancak ve maalesef, özellikle köylerin eski mezarlıklarda bu çiçeklerin çıktığı alanlar daha çok çimenlik, düz, çalı ve makilik olmayan alanlar olduğu için köylümüz,haklı olarak, kolay yolu tercih edip yeni mezarlarını oralara açıyorlar. Aslında, makilik alanda daha onlarca yıl yetecek alan zaten varken; eski mezarlıkların çevresinde de mezarlığa çevrilebilecek makilik alanlar mevcut iken bu yapılıyor.
Benim önerim, Belediyeler (tek başına da yapabilir) ve Doğa Koruma ve Milli Parklar bir araya gelerek bu alanları tespit etmeli ve gereken önlemleri almalıdır. Gerçekten çözüm çok kolay. Uzun lafa gerek yok, sadece zihniyet ve basit bir eylem sorunu.
Mezarlıkların bu öneminin halka anlatılması, eğitim, bu nadir çiçeklerin tıpta yeni ilaçlar için kullanılacağı ve mutlaka bir derdimize deva olacağı gibi anlamlı, çok bilinen söylemlere girmiyorum bile.
Sevdiklerinizin mezarları, sadece bir anı değil, aynı zamanda gelecek nesillere bırakacağınız bir doğa mirası olsun.
Gelecekte, atalarınızın mezarlarını her ziyaretinizde, bıraktığınızbu mirası,gururluve mutlu bir şekildeçocuklarınızla paylaşabileceğiniz günler diliyorum.