20 Ocak 1980 tarihinde ekonomi zihniyetinin değişmesiyle özelleştirmelerin önü açıldı. Anavatan Partisi (ANAP)- Turgut Özal döneminde hızla başlayan özelleştirme ve devletin ekonominden çekilmesi politikası sonucu bir yandan kamu işletmeleri satılırken diğer taraftan mülkiyeti bu işletmelere ait olan gayrimenkullerde satıldı. Böylece 1980 yıllarında başlayan özelleştirme politikaları istikrarlı bir şekilde devam ederek Kamu İşletmeleri tasfiye edildi. ANAP-Özal hükümeti Türkiye Cumhuriyet tarihinin en yoğun özelleştirmelerini yapmıştır.
2002 AKP İktidarı ekonomik krizi bahane ederek ANAP-Özal ile özdeşen özelleştirmeyi daha ileri götürerek ANAP-Özal dönemine göre daha yoğun ve kapsamlı bir özelleştirme politikası izledi ve ne var ne yok sattı.
Özelleştirmeler sonucunda devletleşen ve tekelleşen şirketler küçük Esnaf ve KOBİ(250’den az işçi ve satışları yıllık hasılatları 500 milyonu aşmayan işletme ve şirketler)’lerin sonunu getirdi. Dönem dönem oy kaybı korkusuna açıklanan ekonomi paketleri zorda olan Esnaf ve KOBİ’lere can suyu olsa da gelişen ekonomiye ve teknolojiye ayak uyduramadılar.
Sadece 2023 yılında kapanan şirket sayısı 25 bin 883, dükkanını kapatan esnaf 628 bin 864 oldu. 2000’li yıllara kadar Anadolu’nun yükünü çeken ve bir dönem ‘Anadolu Aslanları’ olarak tanımlanan KOBİ’ler ve Esnaflar, büyük devletleşen ve tekelleşen şirketler karşısında hızla erimektedirler.
Uygulanan iktisat programlar geniş kitleleri ayağa kaldırmak yerine daha derin kuyulara atmaktadır. Kuyulara itilenler sadece emekliler, asgari ücretliler değil, Esnaf ve KOBİ’ler de her geçen gün soluksuz kalmaya başladı.
Hemen her ülkede girişimci gurubu içinde Esnaf KOBİ’ler ayrı bir öneme sahip. Çünkü Esnaf ve KOBİ’ler ekonomide istihdam yükünü çekmektedirler. Büyük devletleşen ve tekelleşen şirketler gibi vergi borcu silinmez, daima borçlarını ödeme devlete katkı sağlama kaygısındadırlar. Ekonomik kriz döneminde destek almak yerine krediler kesildi, kesilmese de mevcut faiz oranları ile kredi kullanılması batmak demek olduğu için dişlerini sıkmaya devam ettiler. Bu arada batan battı. Hükümet bu gelişime kayıtsız kaldı. Halbuki Esnaf ve KOBİ’ler ekonominin rekabetçi kimliğini korumak için gerekli olduğu gibi yarattıkları istihdam, katma değer ve ihracatçı kimlikleri ile de vazgeçilmezler.
Türkiye’de Esnaf ve KOBİ’ler ötekileştirilirken bu işletmelerin üye oldukları STK’lar mevcut politikalar karşısında sessiz. Bu davranış biçimi ülkemiz için sürpriz değil. Çünkü uzun zamandır STK’ların hükümetten bağımsız kimliği kalmadı.