Doç. Dr. İbrahim Gedikoğlu Ziraat Yüksek Mühendisi


DELİ DUMRUL KİMDİR?

DELİ DUMRUL KİMDİR?


Sevgili Gazipaşalılar,

Ne zaman paralı köprü ve otoyollara zam yapılsa, vergi ayı gelse, gazetelerde manşetleri “Deli Dumrul” kafası, “Deli Dumrul” zamları gibi laflarla dolar ve köşe yazarları da “Deli Dumrul”dan söz etmeden geçemez.

Deli Dumrul, zorba, kaba kuvvetle para alan biri olarak gösterilir ve bu aşırı vergilerin, zamlarla halkın cebinden alınan paranın uygulayıcıları da Deli Dumrul gibi olmakla suçlanır.

Deli Dumrul’u bir de benden dinleme zamanı geldi sanırım.

Kimdir Deli Dumrul? Neden Deli Dumrul kafası denmektedir?

Her şeyden önce doğrudur, Dede Korkut’un 12 hikâyesinden birinde anlattığı Duha Koca Oğlu Deli Dumrul adında “sinirli kabadayı, kuru bir derenin üstüne bir köprü yapmış.

Köprüden geçenden 33 akçe, geçmeyenden 40 akçe baç (haraç) alır olmuş. Tıpkı bizim paralı köprüler ve otoyollarda uygulanan geçiş garantili sistemde olduğu gibi, geçenden alınan ücret ile yeterli araç geçişi olmazsa devletin halktan topladığı vergilerden aradaki farkı şirkete ödediği, dolayısıyla yetersiz geçişlerde geçenden de geçmeyenden de para toplanması gibi bir sistem Deli Dumrul’un uyguladığı.

Öyle mi?

Gerçek Deli Dumrul’u hikâyeyi özetleyerek tanıyalım bakalım, bugün vergileri uygulayanlarla ilgisi var mı?

Oğuz Türklerinin (Türkmen) İslamiyet’le yeni yeni tanışmaya başladığı dönemlere ait olduğu düşünülen hikayede Deli Dumrul şöyle anlatılmaktadır:

“Meger, hanum, Oguzda Duha Koca oglı Deli Domrul derler idi bir er var idi. Bir kuru çayun üzerine bir köpri yapdurmışıdı. Geçeninden otuzüç akça alurıdı, geçmeyeninden döge döge kırk akça alırıdı. Bunı necün böyle ederidi? Anunçünki “Menden deli, menden güçli er varmıdur ki çıka menümile savaşa!” deridi. Menüm erligüm, bahadırligüm, cilasunligüm, yigitligüm Ruma, Şam’a gedene çavlana” deridi”

Buradan anlaşılan Deli Dumrul, para pul sahibi olmak değil, birilerinin zorla parasını almak değil, erliğinin, bahadırlığının, cesurluğunun, yiğitliğinin (ki “Deli” lakabı da deli olduğundan değil bundan dolayı kendisine takılmıştı) Rum’a, Şam’a kadar duyulmasını istiyordu.

Hikâyenin devamında, Deli Dumrul’un boyunun (kabilesinin) yanına başka bir boy gelir. Ancak boyda bir yas havası vardır, bunun nedenini sorar. Azrail’in bir yiğidin canını aldığı söylenir. Dumrul çok sinirlenir ve her kimse karşısına çıksın, onu öldüreyim, bir daha Oğuz yiğitlerinin canını alamasın ister. Uzatmayayım, Azrail görünür, Dumrul onu öldürmek ister, ama kuş olur uçar, kovalar, fakat bir yerde ona yeniden görünen Azrail göğsünün üstüne konar. Deli Dumrul’un hali, mecali kalmaz. Kalbi sıkışır. Gören gözü görmez olur. O zaman anlar ki Azrail’le baş edemeyecek. Af diler. Azrail’de “Benden değil Allah’tan af dile” der. Allah’tan af diler. Ona acıyan Allah, duasını kabul eder ve Azrail’e “canına karşılık can verecek birini” bulursa canını bağışlamasını ister. Deli Dumrul’a ne babası, ne anası, ne de başka biri can vermeyi kabul eder. Azrail, canını alacakken, Deli Dumrul, karısı ve çocukları ile vedalaşmasına izin vermesini ister. Karısına, olanları anlatıp veda ederken, karısı onun için seve seve canını vermeyi kabul eder. Bunun üzerine Azrail, karısının canını alacakken Deli Dumrul buna dayanamaz, O da karısını canı gibi sevmektedir. Allah’tan, karısının canını değil kendi canını almasını diler. Allah, bu duadan da hoşnut olur ve Azrail’e Deli Dumrul ve karısının canlarını bağışlamasını, ana ve babasının canını almasını ve ikisine yüz kırk yıl can vermesini ister.

Hikâye budur.

Bu hikâyeyi bildim bileli, paralı otoyol ve köprülerden geçenlerden alınan geçiş ücretlerinin Deli Dumrul ücretleri olarak nitelendirilmesi hep içimi sızlatmıştır.

Evet, Deli Dumrul köprüden geçenden de geçmeyenden de haraç almaktadır ve bugünün ekonomik anlayışını anlatmak için bazılarının bu kavramı kullanması yerli yerine oturmaktadır ama bir kahraman Oğuz (Türk) yiğidinin en azından durumunun bilinerek kullanılmasını isterim içimden…

Ancak, Deli Dumrul’un “Bir daha ölüm olmasın, canlar alınmasın” diye Azrail ile girdiği mücadelede yenilmesi bile onu zayıflatmamıştır. Çünkü, halkı için böyle mücadele verenler, yüzyıllar boyu halk arasında yaşamaya devam eder ve dilden dile hikâyesi anlatılır. Bugün de öyle değil midir? Halk için canını veren kahramanlar hala kalbimizde yer bulurken, diğerleri hafızalarda çoktan unutulmamış mıdır?

Bu hikâye, İslam edebiyatında ve özellikle Ön-Asya edebiyatında hiçbir benzeri bulunmayan, Dünya edebiyatında da halk destanlarına ait eşsiz bir örnektir.

Bu hikâye, çıkardığım özetten de anlaşılacağı gibi aslında bir haraç hikâyesi değildir.

1.Ölüm ve kader,

2. Fedakârlık ve sevgi,

3. Kibir ve alçakgönüllülük,

4. Dönüşüm ve olgunluk hikâyesidir.

“Mağrur (Kibirli) olma padişahım senden büyük Allah var” sözünün kaynağı da belli değil midir?

Hikâyenin içeriğinden biz de dersimizi aldık sanırım. Ancak, bizim ayrıca almamız gereken bir ders daha var. Bundan sonra “Deli Dumrul” kavramını kullanırken daha dikkatli olmamız gerekmez mi?

Ne dersiniz?

Sizce hikâyedeki “Deli Dumrul” ile günümüzdeki “Deli Dumrul” kavramı aynı mı?

Yorumu sizlere bırakıyorum.

Sağlıcakla kalın, Deli Dumrul vergileri demeyeceğimiz vergiler ödeyin…

  • BIST 100

    10777,24%0,46
  • DOLAR

    36,68% 0,21
  • EURO

    39,76% -0,11
  • GRAM ALTIN

    3517,16% -0,02
  • Ç. ALTIN

    5600,10% 0,00
  • Cuma 23.7 ° / 13.4 ° Güneşli
  • Cumartesi 24.2 ° / 15.6 ° Güneşli
  • Pazar 23.4 ° / 15.3 ° Güneşli

Antalya

14.03.2025

  • İMSAK 05:44
  • GÜNEŞ 07:03
  • ÖĞLE 13:12
  • İKİNDİ 16:33
  • AKŞAM 19:10
  • YATSI 20:24