Nayim ARSLAN


BİREY AİLE AİLELER VE SINIRLAR

.


İnsan sosyal bir canlı olduğu için yaşamı boyunca diğer insanlarla ve insan gruplarıyla ilişki içinde yaşamını sürdürür. Birey yaşama başladığında içine doğduğu ilk grup ailesidir. Doğduğu an anne karnında fetüsün amniyon sıvısını çevreleyen zar tarafından oluşturulan biyolojik sınır yerini gözle görünmeyen ancak yaşam boyu bireyin etrafında olacak olan, duruma göre değişebilen hayali bir sınıra bırakır. Bu sınır hem bireyin kişisel alanları ile ilgili varlığını sürdürür hem de ailenin sınırları olarak aile ile ailenin dışında bulunan dünya arasında varlığını sürdürür. Elbette bu sınırlar Berlin duvarı gibi beton ve çelikten katı sınırlar değildir. Zaman zaman bazı konularda geçirgenlikler olur. Tıpkı anne karnındayken bebekle anne arasındaki zardan sınırın pilesenta aracılığı ile besinlerin ve oksijenin geçişine izin vermesi gibi. Kişiler arası sınırlarda da geçirgenlikler bulunur. Bu ilişkiyi besleyen olumlu etkileyen bir etki de yapabilir. Ancak sınırlar arasında geçirgenliğin aşırı olduğu durumlarda sınırının ihlal edildiğini algılayan taraf için hoşnutsuzluk yaratabilir. Hatta ilişkinin genel olarak aşırı sınır geçirgenliği ile devam etmesi yeni sorunlara yol açar. O nedenle ilişkilerde sınırlar konusunun ilişkinin dinamiklerine uygun olarak bir dengede tutulması ilişkiyi iyileştiren bir etkiye sahip olabilir. 

            İlişkilerde sınırların nerede başlayıp nerede bittiği kültürden etkilenir. Örneğin ülkemizde Amerikan kültürüne göre sarılma, ortak salatadan yemek vb durumlarının daha yaygın bulunduğu söylenebilir. Bu gibi durumlar o durumu yaşayan bireyler için sıkıntı, hoşnutsuzluk yaratmıyorsa kültürden kaynaklı bir farklılık olarak değerlendirilebilir. Ancak bir taraf sınırının ihlal edildiğini düşünüp hoşnutsuzluk hissediyorsa o zaman bireyin kendi alanı ile ilgili tercihine duyarlı davranmak ilişkileri açısından daha besleyici olacaktır. Kısaca sınırın nerede başlayıp nerede biteceği iki tarafın da karşılıklı onayı ile olursa bu ilişkiyi zenginleştiren, besleyen bir etkiye sahip olabilir. Ancak sınır ihlali nedeniyle rahatsızlık duyulan bir ilişkiyi rahatsız olan birey sürdürmek istemeyebilir. Uzaklaşabilir. Bu durum arkadaş, sevgili gibi sonradan kurulmuş ilişkilerde tercih edebilme özgürlüğünün de etkisi ile bir şekilde işlese de aile, akraba gibi içine doğulan ilişkilerde uzaklaşmak her zaman mümkün olmayabiliyor ve aşırı sınır ihlali yıllarca sürebiliyor. Birey kendisi evlenip yeni bir aile kurduğunda çekirdek ailesinin sınırları ile kök ailesinin sınırları arasında aşırı geçirgenliğe maruz kalabiliyor. Örneğin ev için çekilecek kredinin miktarına kayın valide de müdahale ediyor. Ya da alınacak koltuk takımına annelerden biri karışabiliyor. Kendi tercihlerine müdahale edildiği için bir hoşnutsuzluk yaşayan kişi bu müdahalenin ailesinden gelmesinden dolayı sesini de çıkaramıyor ve durumu idare etmeye çalışıyor. Belki ülkemizde bir klişe olan gelin kaynana çatışmalarında da bu aşırı sınır geçirgenliğinin etkisi vardır. Çünkü evlenen oğlunun yeni bir aile kurduğunu ve artık orada yeni sınırların oluştuğu bir denklem kurulduğu fark edilmeyebiliyor. 

Birey olarak çocuklar büyüdükçe aile ve çocuklar arasında yeni sınırların oluştuğu fark edilmeyebiliyor. Bir sohbet ortamında şöyle bir konuşmaya tanık olmuştum. Bir büyüğümüz çocukları takip etmenin denetlemenin önemli olduğunu vurgulamak için şöyle söylüyordu: “İnsan çocuklarını sürekli takip etmeli. Ben çocukları ile ilgilenmeyen aileleri anlamıyorum. Mesela benim kızım 40 yaşında. Kocasından ayrıldığından beri ben hep ilgileniyorum. Paran var mı diye sorarım, nerde olduğunu sorarım, takip ederim. Hatta bizim üst daireyi döşedim gel kızım burada otur dedim. Haa bakma bizimki vefasız. Taşınmayı bırak yanımıza bile doğru düzgün gelip gittiği yok.” Demişti. Muhtemelen kadın bu müdahaleden sıkılıp boğuluyor. Baba olduğu için de bir şey diyemiyor. Uzaklaşarak nefes almaya çalışıyor diye düşünmüştüm. Baba da belki çok iyi niyetle çok çaba harcıyor ancak sınırlar ile ilgili ihlalleri nedeniyle çok sevdiği kızını da farkında olmadan kendinden uzaklaştırıyor. Ne üzücü ikisi için de…

Bireyler arasında, aileler arasında, akrabalar arasında, arkadaşlar arasında, kardeşler arasında sınırlar vardır. Bu sınırları ihlal edilen aileler veya bireyler anlamlandırdıkları veya anlamlandıramadıkları bir hoşnutsuzluk hissederler. Belki bu yazıyı okuyan sizler de zaman zaman sınırlarınızın ihlal edilmesinden dolayı bu hoşnutsuzluğu yaşamış olabilirsiniz. Sınır ihlali yaşadığınızı işaret ediyor olabilecek hislerden biri içinizde “sana ne” diye bağırma isteği oluşmasıdır. Eğer birine “sana ne” diye isyan etmek istediyseniz bu konu kimin alanında bir çek edebilirsiniz. Eğer sizin alanınızda ise bu müdahale için sizin onayınız var mı kendinize sorun. Onayınız yoksa şöyle söyleyin: HAYIR BU SENİNLE İLGİLİ DEĞİL. Nelere hayır diyebildiğimiz bizim sınırlarımızı belirler. Sınırlarımız ise bizim kim olduğumuzu. İnsan kendi olduğunda kuş gibi hafiftir. Sınırları onayı olmadan başkaları tarafından çizildiğinde ise üzerine bir ağırlık çöker. Bir ağa takılmış kuş gibi olur. Hayır kelimesi etrafınızı saran ağları koparabilecek sihirli bir sözcük gibidir. Hayır demek bireyin kendi kontrolünde olan davranışlardan biridir ve buna hepimizin hakkı var.

  • BIST 100

    10643,58%3,14
  • DOLAR

    32,20% -0,22
  • EURO

    34,90% -0,22
  • GRAM ALTIN

    2504,01% 1,55
  • Ç. ALTIN

    3989,88% 1,04
  • Pazar 27.3 ° / 21.2 ° false
  • Pazartesi 28.1 ° / 21 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Salı 29.3 ° / 20.7 ° Güneşli

Antalya

19.05.2024

  • İMSAK 04:02
  • GÜNEŞ 05:39
  • ÖĞLE 12:59
  • İKİNDİ 16:48
  • AKŞAM 20:08
  • YATSI 21:39