Yaz geçer, sızısı kalır. Bazen bir ömür sürer bu sızı; bazen de yer değiştiriz bir başka sızıyla bir başka yazda. Ama hep söze ya da yazıya dönüşür, yıldızları saymaktan yorgun düşmüş bir çocuk olarak. Bu çocuk , olmadık mevsimlerde karşımıza çıkıp sırıtır ve sızlatır yüreğimizi.
En çok yaz çocukluklarını hatırlarız ve en çok onları unutmak isteriz. Oysa yazdır , yapışkan ve ıslak bir mevsimdir. Aylar geçer , mevsimler geçer ; o ,hep kalır. Aslında hiç de itirazımız yoktur kalmasına çünkü insanın bir tarafı hep yaz , bir tarafı hep çocuklukltur. Ve aslında insan, kocaman bir yaz çocuğudur.
Sokaklarda şehevi salınışlarla dolaşan kadınları vebıyıklarını burarak volta atan erkekleri her akşam telaşlı adımlarla eve taşıyan yazdır. Çünkü evlerin en kuytu köşelerinde onları bekler yaz çocuklukları. Bütün kaygılardan azade ve geçmiş yazlardan kalmadır evleri. En kadın ve en erkek hallerini sokaklara terk edip; en çocuk hallerini takınırlar evlerde. Evlerin ve yazların hep sıcaklıkla anılması boşuna değildir ve boşuna değildir günahların unutulması yazlarda; hiçbir şeyin günah sayılmaması çocuklukta.
Yaz işte….. Mevsimlerin en sıcağı, mevsimlarin en çocuğu ve mevsimlerin en avaresi…….Bütün günahlarını ve yüklerini eylüle devreden bir avareliktir yaz, saflıktır bembeyaz. Ve insan çocuktur , çocukluktur yazlarda. Bu yaz çocuğu, en çok eylülde, “okul yolunda” büyür. Bu yüzden, “alpay” ; o ,evlerimizin en kuytusunda sakladığımız yaz çocukluğuna seslenir yıllardır.: “ EYLÜLDE GEL” . Ve biz , o şarkıyı yılardır dinleriz bıkmadan. Çünkü büyümemişliğimiz ve yazdan kalma çocukluğumuzdur kulağımıza fısıldanan.
Yaz geçer, sızısı kalır. Kıpkırmızı bir sardunya,genzimizi yakan fesleğen kokusu,dere boylarının hayıt moru yazda kalır.akşamüstü bir türlü evlere girmeyen çocuklar, kadınlığını keşfeden kadınlar yazda kalır; her şey yazda kalır. Bizse, yıldızları saymaktan yorgun düşmüş çocukluğumuzu yanımıza alır ve devam ederiz yola. Yol uzundur ve biz, yazdan çıkan her şey gibi biraz yorgunuzdur. Ne gam! Yanımızda çocukluk ,tenimizde yaz vardır.
Ve eylüldür her yazın sonu. Bütün güzel çocuklar gibi yaz çocuğu da arkada kalır. Bir gün terk ederiz onu ; çünkü yaz çocuğu, eylüle yakışmaz , eylüle yani ölüme…….