Selçuk ÖZTÜRK


ASGARİ ÜCRET ARTIŞI MI? ALIM GÜCÜNÜ ARTIRMAK MI? MUHALEFET NE YAPIYOR?

.


Yıl sonu geldi çattı ve ülkenin en büyük gündemi yine asgari ücret. Tartışmalar hararetli. Kimisi 25 bin, kimisi 30 bin TL olsun diyor. Ancak bu tartışmalarda temel bir yanlış var. Sorun sadece rakamlarda değil, sistemin kendisinde. Asıl konuşmamız gereken şey asgari ücretin miktarı değil; alım gücü, enflasyon ve girdi maliyetleridir. Çünkü bu üç temel sorun çözülmediği sürece, asgari ücret 50 bin TL olsa bile vatandaş yine fakirleşmeye devam edecek. 

Asgari ücretin artması elbette bir ihtiyaç; çünkü mevcut rakamlarla geçinmek neredeyse imkânsız. Ancak rakamların yükselmesi, diğer sorunlar çözülmediği takdirde, sadece kağıt üzerinde bir iyileştirme sunar. Bugün asgari ücretin 30 bin TL’ye çıkarıldığını düşünelim. Ne olur? Market raflarındaki ürünlerin fiyatı aynı mı kalır? Kiralar, faturalar, akaryakıt, hatta temel gıda fiyatları bile yerinde durur mu? Tabii ki hayır. Artan maliyetler ve yüksek enflasyon nedeniyle her şeye zam yapılacak ve vatandaşın eline geçen para, daha cebine girmeden eriyip gidecek. 

Hatta belki daha kötüsü olacak: İşveren üzerindeki yük artacak, küçük ve orta ölçekli işletmeler kapanma noktasına gelecek, işsizlik oranları daha da yükselecek. Çünkü biz sadece ücretleri artırarak sistemi düzeltmeye çalışıyoruz. Halbuki sistemin sorunu, enflasyonun yüksekliği, üretimin maliyetli oluşu ve ekonomi politikasındaki yapısal bozukluklar. 

Halkın alım gücü düşmüş durumda. Bugün asgari ücretin kaç lira olduğundan daha önemli bir soru var: O parayla ne alınabiliyor? Bir asgari ücretli, maaşıyla kaç kilo et alabiliyor, kaç litre süt alabiliyor, kaç ay kira ödeyebiliyor? Alım gücünü artırmadan asgari ücretin yükselmesi, sadece rakamlarla oynanan bir göz boyamadan ibaret. 

Alım gücünü artırmak için ne gerekiyor? Öncelikle enflasyonun kontrol altına alınması gerekiyor. Bunun yolu ise doğru ekonomi politikalarından geçiyor. Para basarak değil, üretimi teşvik ederek, girdi maliyetlerini düşürerek, dışa bağımlılığı azaltarak. Ayrıca adil bir vergi politikası oluşturulmalı. Bugün en büyük yük, dar gelirli vatandaşın sırtında. Gelir adaletini sağlamadan alım gücünü yükseltmek mümkün değil. 

Peki, bu noktada muhalefetin rolü nedir? Ne yazık ki muhalefet de bu tartışmalarda yanlış bir pozisyon alıyor. Muhalefetin görevi, iktidarın ekonomi politikalarını eleştirmek, yanlışlarını ortaya koymak ve alternatif çözümler sunmak olmalıdır. Enflasyonun neden bu kadar yüksek olduğunu, girdi maliyetlerinin neden kontrol edilemediğini, vatandaşın neden bu kadar yoksullaştığını sorgulamalıdır. 

Ancak muhalefet; yani CHP ne yapıyor? Asgari ücreti 30 bin TL yapacağım gibi popülist söylemlerle halkın dikkatini çekmeye çalışıyor. Gerçekten etkili bir politika üretmek yerine, günü kurtarmaya yönelik çıkışlar yapılıyor. Oysa bu tarz yaklaşımlar, halkın uzun vadeli sorunlarına çözüm olmaktan çok uzak. Muhalefet, gerçek mesele olan enflasyonu, üretim sorunlarını ve gelir dağılımındaki adaletsizliği konuşmalı. 

Muhalefetin yanlışlarından biri de halkın gündeminden kopmuş olması. Bugün CHP ve DEM Parti gibi bazı muhalefet partileri kol kola verip, kayyum protestoları ve elit söylemlerle oy tabanlarını genişletmeye çalışıyor. Ancak halkın derdi bunlarla sınırlı değil; mutfaktaki yangın, kira fiyatları, faturalar ve geçim sıkıntısı. Bu noktada muhalefetin halkla daha güçlü bir bağ kurması gerekiyor. Kuru eleştiri yerine somut çözümler sunmalı ve ekonomi konusunda bir vizyon ortaya koymalıdır. 

Kayyum protestoların geri kalmayan CHP Lideri, şimdi de “Kürt Sorunu” kelimelerini diline dolamış durumda. Bu konular;  insanların temel yaşam ihtiyaçlarını karşılayamadığı bir ortamda öncelikli olamaz. Muhalefetin görevi, ekonomik politikalar üzerinden iktidarı sıkıştırmak, halkın refahını artıracak çözümleri anlatmak olmalıdır. Bu, hem iktidara karşı bir üstünlük sağlar hem de halkın güvenini kazanır. 

Sonuç olarak, asgari ücret ne kadar olmalı sorusunu tartışmak önemli, ama yeterli değil. Çünkü mesele, asgari ücretin artması değil, vatandaşın refah seviyesinin yükselmesi. Refahı artırmanın yolu ise; enflasyonu düşürmekten, üretimi desteklemekten, girdi maliyetlerini azaltmaktan ve adil bir vergi politikası oluşturmaktan geçiyor. 

Eğer bu yapısal sorunlar çözülürse, asgari ücretin miktarı zaten otomatik olarak anlamını yitirir. Çünkü o zaman vatandaşın eline geçen para, daha fazla mal ve hizmet satın alabilir hale gelir. Ancak bu şekilde gerçek bir ekonomik kalkınmadan bahsedebiliriz. 

Şimdi soralım: Biz rakamlarla mı oynamak istiyoruz, yoksa gerçekten bir çözüm mü? Halkın alım gücünü artıracak bir ekonomi mi istiyoruz, yoksa sadece günü kurtaran politikalar mı? Cevap basit: Kalıcı çözüm, güçlü bir ekonomi ve mutlu bir halk. Ama bu da sadece rakamlarla değil, akılcı politikalarla mümkün. 

Kalın sağlıcakla...  

  • BIST 100

    9315,76%-0,68
  • DOLAR

    37,99% 0,06
  • EURO

    41,64% -0,07
  • GRAM ALTIN

    3698,44% -0,31
  • Ç. ALTIN

    6053,11% -1,24
  • Salı 16.6 ° / 11.5 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Çarşamba 17 ° / 10.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Perşembe 16.9 ° / 7.8 ° Güneşli

Antalya

08.04.2025

  • İMSAK 05:03
  • GÜNEŞ 06:26
  • ÖĞLE 13:04
  • İKİNDİ 16:41
  • AKŞAM 19:32
  • YATSI 20:50