“YÖRÜK OBALARININ OCAĞINDAN TÜTEN DUMANI SÖNDÜRTMEYELİM”

.

GÜNDEM 26.08.2024 09:17:00 0
“YÖRÜK OBALARININ OCAĞINDAN  TÜTEN DUMANI SÖNDÜRTMEYELİM”

Biyolog ve Biyoloji Öğretmeni Mustafa Akkoca, GES hakkında ilçede karar vericiler ve siyasiler ile acil bir toplantı yapıp bilgi ve belge paylaşımı yapılması gerektiğini belirterek; “Toroslar’da kalan son Yörük obalarının ocağından tüten dumanı söndürtmeyelim” çağrısında bulundu. 


GAZİPAŞA’DA, Şahinler Mahallesi sınırları içinde bulunan yayalar ile Kaşpazarı Yaylasına kurulması planlanan Güneş Enerji Santralleriyle (GES) ilgili bilimsel anlamda eksikliklerin olduğunu belirten Biyolog ve Biyoloji Öğretmeni Mustafa Akkoca, konu hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Bilinmeyenlerin bilinmesi adına ilçede karar vericiler ve siyasiler ile acil bir toplantı yapıp bilgi ve belge paylaşımı yapılması gerektiğini belirten Akkoca; “Toroslar ‘da kalan son Yörük obalarının ocağından tüten dumanı söndürtmeyelim” çağrısında bulundu. 


ZARARSIZ ENERJİ KAYNAĞI ZARARLI HALE GETİRİLİYOR


Biyolog ve Biyoloji Öğretmeni Mustafa Akkoca şu şekilde konuştu; “İlçemizin iki önemli yaylasında kurulması planlanan güneş enerji santralleriyle ilgili, bilimsel anlamda bilgi paylaşımına ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Santralin kurulmasını destekleyeceksek de karşı çıkacaksak da bilimsel zeminde bunu yapabilmemiz için bilgilerimizi birleştirmeye ihtiyacımız olduğunu düşünerek bu aktarımı yapıyorum. Gerek daha önce Kaş Pazarı Yaylas’ında ÇED toplantısında yapmış olduğum, gerekse de Şahinler Mahallesi’ndeki ÇED toplantısında yapmış olduğum konuşmalarımın içeriklerinin, birçok kişi tarafından kendi yazılarında ya da konuşmalarında alıp kullanıldığı, fakat yer yer bilgi eksikliği, bağlam kopukluğu olduğunu gördüğüm için isteyenin daha rahat alıp kullanabileceği şekilde bildiklerimi düzenli şekilde aktarmak istedim. 
 

Bu açıklamalarımı ilçemizde bu konuları tartışacağımız, geniş katılımlı bir halk toplantısında açıklayabilmeyi çok isterdim, ancak bu konuda ilçemizde bir girişim göremediğinden bu şekilde açıklıyorum. Güneş enerjisi dünyadaki enerji kaynakları açısından bakıldığında en temiz en güvenli, çevre açısından görece en zararsız enerji kaynağıdır. Bu açıdan dünyada güneş enerjisinin yaygınlaşması dünyanın geleceği için çok faydalıdır. Fakat bizim ilçemizde kurulmak istenen güneş santralleri öyle yanlış yerlere konumlandırılmakta ki Güneş enerjisi gibi çevresel açıdan zararsız bir enerji kaynağını, maksimum zararlı hale getirebilmektedir. Bu ağız yoluyla alınması gereken bir ilacı hastaya damar yoluyla vererek hastayı öldürmeye benziyor. Toros dağları sahip olduğu karstik sistemler nedeniyle Akdeniz sahil bölgesinin su kaynaklarını oluşturup deyim yerindeyse sahil bölgelerinin can damarını oluşturmaktadır. İşte Toros dağlarının çatısına kurulacak olan binlerce dönüm güneş paneli, Akdeniz’in sahil kesiminde kullanılan suların kaynağının dengesini bozarak bizim ilçemizi ve komşu ilçeleri yaşanmaz hale getirecektir. 


DEVLETİMİZİN ALANYA, GAZİPAŞA VE ANAMUR’A GÖZÜ GİBİ BAKMASI GEREKİR


Akdeniz’in sahil kesiminde Türkiye’nin katma değeri en yüksek tarım ürünleri üretilmekte, bu tarım ürünleri hem dünyadaki emsallerinden daha lezzetli daha kaliteli olmakta hem de ciddi talep görmektedir. (Avokado gibi) Diğer taraftan yurt dışından ithalatın önüne geçilip çok ihtiyaç duyduğumuz dövizin yurt içinde kalmasını sağlamaktadır. Bu bağlamda devletimizin Alanya, Gazipaşa ve Anamur’a aslında gözü gibi bakması gerekir. Bahse konu bölgelerin kayaçları kireç taşından oluşmuştur. Kireç taşları kimyasal olarak kalsiyum karbonat yapısındadır. Yağmur suyu, atmosferdeki karbondioksiti emerek hafif asidik bir hale gelir. Bu asidik su, yüzeyden sızarak kireçtaşı gibi karbonatlı kayaçları çözer. Bu çözünme, zamanla mağaralar, obruklar, dolinler ve lapya gibi karstik yer şekillerinin oluşmasına yol açar. 


KURAKLIKLA KALMAYACAK EKOLOJİK SORUNLAR DA ORTAYA ÇIKACAKTIR


Kalsiyum diğer minerallerin aksine düşük sıcaklıkta çözünür yüksek sıcaklıkta çökelir (Çaydanlıkta kireç oluşması çözünmüş kalsiyumun çökelmesindendir) Bu çözünmelerin sonucunda milyonlarca yılda Toros dağlarının karstik yapısı oluşmuştur. Yaylalarda kayalık bölgelerde çöküntüler görürsünüz, bu çöküntüler dolin olarak adlandırılır. Dolinler yukarıda bahsettiğimiz kireç taşının çözülme olaylarının sonucunda ortaya çıkar. Yaylalarda vakit geçiren herkes dolinlerin içerisinde biriken karın yavaş yavaş eridiğini ve yeraltı suların oluşturduğunu gözlemler. İşte Akdeniz’in su kaynağının ana besleyicisi bu dolinlerde birikebilen kardır. Herkes bilir ki kışın Toroslara kar yağmazsa yazın Akdeniz’de kuraklık olur. Dolinlerin içerisinde karın birikmesini sağlayan da kışın Toroslarda esen sert rüzgarlardır.


İlçemizin batı yaylalarında 40.000 dönüm doğudaki bir yaylasında 2.165 dönüm alan enerji Piyasası Düzenleme Kurulu tarafından güneş enerjisi alanı olarak tahsis edilmiştir. Ülkemizin güneşlenme haritasına baktığımızda bu bölgeler teorik olarak güneşlenmenin çok yüksek olması nedeniyle, buralara kurulacak santrallerin çok verimli olacağı düşünülebilir. Ancak yukarıda da bahsettiğim gibi o bölgede bu kadar geniş alanlarda yağış ve kar rejiminin etkileneceği faaliyetlerin yapılması dünyamızın gittikçe sürüklenmekte olduğu kuraklık sorununun bölgemizde çok hızlı bir şekilde ortaya çıkmasına neden olacaktır. Ne yazık ki sadece kuraklıkla kalmayacak ekolojik başka sorunlar da ortaya çıkacaktır. 


ÖRNEK OLARAK ÖZNURTEPE’DEKİ GÜNEŞ SANTRALİNE BAKSINLAR


Güneş santrallerinin kurulduğu alanlarda kemirgenlerin yok edilmesi bir zorunluluktur çünkü hepinizin bildiği gibi kemirgenler kablolara zarar verebilmektedirler, santral sahipleri de bunu istemez. Kemirgenlerin yok edilmesini mecburen kimyasal maddelerle yapacaklar bu da söz konusu kimyasalların bizim yeraltı kaynaklarımıza karışacağı anlamına gelir. ÇED Toplantısında bunu söylediğimde görevi diyor ki analiz ettirirsiniz varsa ceza yazarlar İsteyenin görebileceği önceden yaşanmış örnek ilçemizde var. İlçemizde Öznurtepe mahallesinde kurulmuş küçücük güneş santralinin yağmurda sebep olduğu seller ve sonuçlarına yakından bakabilir. Dolayısıyla Akdeniz’in çatısına binlerce dönüm alana kurulacak güneş panellerine düşen yağmur suyu, hem karları zamanından önce hızlı eritecek hem de sellenmelere sebep olacak. Bu da yeraltı su sistemlerini (akiferlerin işleyişini) bozacak, uzun vadede çok ciddi kuraklıklara neden olacak. Şahinler mahallesinde yapılan ÇED toplantısına katıldığımız proje uygulanırsa Berem vadisinde oluşacak sellenmeyi hayal bile edemiyorum. 


EKOSİSTEMDE BİYOÇEŞİTLİLİK YOK OLACAK


Yukarıda karların rüzgârlar tarafından dolinlerde depolandığından bahsetmiştim paneller rüzgarın önünde set oluşturup karların dolinlerde depolanmasının da önüne geçebilecek. Bu da kuraklığı daha hızlı görünür hale getirecek. Binlerce dönüm alandaki kemirgenin yok edilmesi esnasında besin zinciri yoluyla zehirlerin ekosistemin üst yırtıcıları da yok olacak. Sonraki süreçlerde ekosistemde biyoçeşitlilik yok olacak. Bölgenin karstik yapısı nedeniyle hiçbir şekilde biyoçeşitlilik analizi yapılmamış yüzlerce mağaradaki türlerin yaşamı tehlikeye girecek çok ciddi biyoçeşitlilik kaybı olacak. 


MÜCADELE EDEMEZSEK YÖRÜK OBALARIMIZDA TÜTEN SON DUMANLARIMIZI DA SÖNDÜRECEKLER


Biyolojik yapımız bile o yaylalara göre şekillenmiş (Akdeniz anemisinin Yörüklerin arasında yayılamamasının sebebi de o yaylalardır) Ayrıca tarihi açıdan da Tarihi Klikya yolunun geçtiği yerler. Önerim ilçede karar vericiler ve siyasiler bir araya gelerek bu konuda acil bir toplantı yapıp bilgi ve belge paylaşımı yaparak ortak bir komisyonla “Gelin Toroslar’da kalan son Yörük obalarının ocağından tüten dumanı söndürtmeyelim.” Eğer birlikte mücadele edemezsek bize ışık, aydınlık vaadiyle, Yörük obalarımızda tüten son dumanlarımızı da söndürecekler.” >Aysel YILDIZ