Antalya, 2025 Nisan ayında 191,8 milyon dolarlık ihracatla tarımda Türkiye’nin en güçlü kentlerinden biri olduğunu bir kez daha gösterdi. Yaş meyve sebze ihracatındaki yüzde 17,7’lik artış, sektörün dış piyasadaki etkisini net şekilde ortaya koyarken, yılın ilk dört ayında tarım ihracatının 468,3 milyon dolara ulaşarak kent toplam ihracatının yüzde 62’sini oluşturması da dikkat çekti. Ancak tüm bu rakamlar, üretim tarafında tabloyu değiştirmiyor. Antalya’nın ihracat liderliği çiftçinin refahına yansımıyor; tarlada üreten emekçi kazanmakta zorluk çekiyor.
GİRDİ MALİYETLERİ YÜKSEK, ÜRÜN DEĞERİ DÜŞÜK
Sera naylonundan gübreye, ilaçtan işçiliğe kadar tarımın temel maliyet kalemlerinde yaşanan yüksek artış, çiftçiyi kazançtan çok zararla baş başa bırakıyor. Girdi maliyetleri her yıl artarken, üretici ürününü maliyetin altında satmak zorunda kalıyor. Halde 5 liraya satılan salatalık, pazarda 25 liraya alıcı bulurken; bu aradaki farkın üreticiye yansımaması tepkilere yol açıyor. Üretici kazanamıyor ama zincirin diğer halkaları kârını katlıyor.
ZİRAİ DON VE İKLİM ŞARTLARI ÇİFTÇİYİ VURDU
2025’in ilk aylarında etkili olan zirai don başta tropikal meyve ve bazı narenciye ürünlerinde ciddi hasara neden oldu. Bahar aylarında yaşanan bu soğuk dalgalarıyla üretim miktarı düştü, rekolte kayıpları yaşandı. Bu durum fiyatları yükseltse de, zarar gören üretici için hiçbir telafi mekanizması devreye sokulmadı. Ne Tarım Kredi ne de Tarım ve Orman Bakanlığı bu konuda etkili bir destek programı sunmadı.
İHRACATTAKİ BAŞARI ÜRETİCİYE YANSIMIYOR
Antalya, Türkiye’nin yaş meyve sebze ihracatının yüzde 28,5’ini tek başına gerçekleştiriyor. Bu ihracat başarısına rağmen, ürünün gerçek kazancı çiftçinin cebine girmiyor. Çünkü üreticinin satış fiyatı ile ihracatçı ya da tüccarın kazandığı gelir arasında uçurum var. Soğuk zincir, paketleme, lojistik ve ihracat destekleri üreticiden çok aracıyı kalkındırıyor.
NEDEN HALA GÜBREDE, İLAÇTA YÜKSEK FİYAT VAR?
Tarımda kullanılan gübre, ilaç ve tohum gibi girdilerin birçoğu dövize endeksli. Dolar kuru yükseldiğinde otomatik olarak bu kalemlerde de zamlar görülüyor. Üstelik girdi piyasasında etkin bir denetim mekanizması olmaması, fiyat istikrarsızlığını daha da artırıyor. İhracatta kazanılan döviz, üreticiye ulaşmadan aynı üretici dövizle alınan girdileri kullanmak zorunda kalıyor. Bu durum çiftçiyi sürekli borçlanmaya ve zararına üretime zorluyor.
YÜKSEK VERİ, DÜŞÜK GETİRİ
Tarımda ihracat artarken, iç piyasada da fiyatlar sürekli yükseliyor. Ancak bu yükseliş üreticinin kazancına değil, tüketicinin cebine daha fazla yük olarak yansıyor. Tarım politikasındaki eksiklikler, planlama ve denetim yoksunluğu nedeniyle hem üreten hem tüketen zarar ediyor. Yüksek verim çiftçiye değil, zincirin ortasındaki aracılara kazandırıyor.
ÜRETİCİ SORUYOR: İHRACAT BAŞARISI KİMİ KALKINDIRIYOR?
Antalya’nın ihracatla büyüyen tarım sektörü, ancak bu büyümenin adil bir şekilde tabana yayılmaması, tarım ekonomisinde derin bir adaletsizliği ortaya koyuyor. “Biz üretiyoruz, ama bizim kazandığımız ne?” diyen üretici, sadece tabloya değil, sistemin tamamına itiraz ediyor. Sürdürülebilir bir üretim için destek, planlama ve maliyet kontrolü olmazsa olmaz hale gelmiş durumda.