Tarih: 25.11.2019 14:29

“ÖĞRETMENLERİN SORUNLARI ÇÖZÜLMELİDİR!”

Facebook Twitter Linked-in

24 KASIM Öğretmenler Günü’nün cuntacılar tarafından ilan edildiğini ve öğretmenler sadece 24 Kasım’da hatırlandığının altını çizen Eğitim Sen Gazipaşa Şube Temsilcisi Muhammet Türker, yaptığı açıklamada öğretmenlerin ve ücretli öğretmenlerin yaşadığı sıkıntıların çözülmesi gerektiğini dile getirdi. Türker, “Eğitim Sen olarak, eğitim hizmetinin işleyebilmesi için çeşitli fedakârlıklar yüklenen, yılda bir kez, o da 5 Ekim Dünya Öğretmenler Günü’nde değil, cuntacıların ilan ettiği 24 Kasım’da hatırlanan, özlük ve ekonomik hakları OECD standartların çok altında kalan, sorunlarına çözüm beklerken MEB ve siyasi iktidar tarafından sorunların nedeniymiş gösterilen, ancak her şeye rağmen bir öğrencinin hayatına renk katabilmenin, tüm zor koşullara rağmen öğrencisini dünya ile buluşturabilecek pencereler açabilmenin paha biçilemez mutluluğunu yaşayan öğretmenlerimizin sesi olmayı sürdürüyoruz” dedi.

Eğitim Sen Gazipaşa Şube Temsilcisi Muhammet Türker, yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Göstermelik tebriklere, resmi kutlamalara ya da boş vaatlere değil, sorunlarına gerçekçi çözüm üretilmesine ihtiyaç duyan öğretmenlerimizin kendi sorunlarına ve eğitim hizmetine dair görüşlerini doğrudan iletebilmelerini sağlamak istedik.

 

Haklarımız, Geleceğimiz ve Öğrencilerimizin Eğitim Hakkı İçin 23 Kasım’da Ankara’ya diyerek başlattığımız kampanyamız çerçevesinde 15 Ekim 2019-24 Kasım 2019 tarihleri arasında “Öğretmenlerin Ekonomik ve Mesleki Sorunlarına Bakış Anketi”ni gerçekleştirdik ve 4657 öğretmenin görüşlerine ulaştık.

Anketimizdeki çarpıcı sonuçlara genel hatlarıyla bakacak olursak öğretmenlerin;

•%97’si son bir yıl içerisinde satın alma gücünün azaldığını düşünüyor,

•%78’i son bir yıl içerisinde borçlarının arttığını ifade ediyor,

•%69’u ekonomik koşulları daha iyi olan bir iş teklifi aldığında mesleğini bırakabileceğini ifade ediyor,

•%64’ü kendisini iş yerinde değerli hissetmiyor,

•%93’ü 2019 toplu sözleşme sürecinde yetkili sendikanın ekonomik, özlük ve sosyal haklarını yeterince korumadığını düşünüyor,

•%94’ü ücretli/kadrolu/sözleşmeli biçiminde çalıştırılmayı, mesleklerinin geleceğini tehdit ettiğini belirtiyor,

•%90’ı Milli Eğitim Bakanlığı’nın sorunları çözmek için ürettiği politikaların gerçekçi olduğunu düşünmüyor,

•%92’si mülakat ile öğretmen alımının eşit, adil, geçerli ve yansız bir yöntem olduğu iddiasına katılmıyor,

•%87’si MEB ile çeşitli vakıf ve derneklerin yürüttüğü protokolleri doğru bulmuyor,

•%74’ü eğitimde cinsiyet eşitliğinin sağlandığını düşünmüyor,

•%84’ü okullardaki şiddet vakaları nedeniyle iş yerinde kendini güvende hissetmiyor.

KENDİMİZİ GÜVENDE HİSSETMEK İSTİYORUZ!

Atanan 38 bin sözleşmeli öğretmene, “hükümet memuru” gibi hareket etmezlerse işten atılma yolu açıldı.Ayrıca hiçbir güvencesi olmadan çalışmak zorunda bırakılan; işten atılması müdürün iki dudağı arasına sıkışmış olan yaklaşık 100 bine yakın ücretli öğretmene görev verildi.

SORUYORUZ; Bu güvensizlik ve belirsizlik ikliminde, mesleğimizi hakkıyla yerine getirmemiz ne kadar mümkündür?

KENDİMİZİ DEĞERLİ HİSSETMEK İSTİYORUZ!

Yıllardır hükümetin ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın toplumda kabul görmeyen, eleştirilen politikalarının sorumlusu öğretmenlermiş gibi gösteriliyor. “Öğretmenler çalışmıyor”, “Öğretmenler çok tatil yapıyor”, “Öğretmenler dersleri iyi anlatmıyor” denilerek sadece mesleğimize değil, kişilik haklarımıza da saldırılıyor. Bunun sonucunda kimi zaman şiddete varan eylemlere, kimi zaman ise yeni angaryalara maruz kalıyoruz. Gecemizi gündüzümüze kattığımız; hastalık, yorgunluk, tükenmişlik bilmeden bin bir fedakarlıkla derslerimize gittiğimiz; kimi zaman okullarımızı, sınıflarımızı dahi kendimiz boyadığımız bilinmiyor. UNESCO’nun yayınladığı Küresel Eğitim İzleme Raporu verileri ise gerçeği gözler önüne seriyor. Türkiye’de de öğretmenlere duyulan güvenin eğitim sistemine duyulan güvenin üzerinde olduğu, öğretmenlere duyulan güven 10 üzerinden yaklaşık 6,5 iken, eğitim sistemine duyulan güvenin yaklaşık 4,5 oranında kaldığı görülüyor.

SORUYORUZ; Öğretmeni değersizleştiren, mesleğine küstüren bir eğitim politikası ve uygulamalarla eğitimi daha nitelikli hale getirmek mümkün müdür?

İNSANCA YAŞAMA VE ÇALIŞMA KOŞULLARI İSTİYORUZ!

Herkes gibi bizler degerek çalışma gerekse yaşama koşulları açısından her geçen yıl, bir önceki yılı mumla arıyoruz. Çalışma ve yaşam koşullarımız sürekli kötüleşiyor. Temel ekonomik, demokratik sorunlarımıza kalıcı çözümler üretilmediği gibi, yeni sorunlarla karşı karşıya bırakılıyoruz.

Öğretmenlerin yüzde 80’i borçlu yaşamak zorunda bırakılırken, en az üçte ikisi geçinebilmek için ek iş yapmak zorunda bırakılıyor. Ücretlerimiz enflasyon ve dolar karşısında hızla eriyor. Son bir yıl içinde TL’nin yüzde 20 değer kaybetmesi, tüm toplum kesimleri gibi, bizleri de etkiliyor. İktidar, kaşıkla verdiği maaş zamlarının daha fazlasını kepçeyle geri alıyor. Eğitim-öğretim sürecinin emektarları olan yardımcı hizmetliler ve memurların durumu ise çok daha vahim durumda.

SORUYORUZ: Güç bela geçinebilen, ek iş yapmak zorunda kalan, sürekli ödenecek borçları düşünen bir öğretmen öğrencilerine ne kadar faydalı olabilir?

ATAMASI YAPILMAYAN ÖĞRETMENLERİN ÖĞRENCİLERİNE KAVUŞMASINI İSTİYORUZ!

Milli Eğitim Bakanlığı’nın resmi verilerine göre ataması yapılmayan öğretmen sayısı, Türkiye’deki 37 ilin nüfusundan daha büyük bir sayıya 438 bine ulaşmıştır. Son 10 yılda açılan üniversitelerle birlikte her yıl yaklaşık 70 bin öğretmen de üniversitelerden mezun olmaktadır. Ancak MEB tarafından yayınlanan resmi rakamlara göre öğretmen açığı 81 bindir. Ataması yapılmadığı için bugüne kadar 65 öğretmen intihara sürüklenmiştir.

SORUYORUZ: İşsiz öğretmenleri “Eminönü’nde yem bekleyen güvercinlere” benzetip, ısrarla yeni Eğitim Fakülteleri açanlar değilse, kimdir bu yiten canların sorumlusu?

İKTİDARIN DEĞİL, HALKIN ÖĞRETMENİ OLMAK İSTİYORUZ!

Bizler, öğretmenlerin “hükümet memuru” yapılmasını, idarecilerin siyasi çıkar hesaplarıyla atanmasını değil; öğretmenlerin daha nitelikli bir eğitim hizmeti sunabilmesi için gerekli koşulların yaratılmasını istiyoruz. Bunun yolunun öncelikle herkese güvenceli çalışma yaşamı sunulmasından, baskıların, tehditlerin ve şantajların son bulmasından geçtiğini de çok iyi biliyoruz. Öğretmenin siyasi iktidarlara değil; halka karşı sorumluluk hissetmesi gerektiğini, nitelikli eğitimin ancak nitelikli öğretmenle mümkün olduğuna inanıyoruz.

Her 24 Kasımda tekrarlanan göstermelik kutlamalar, hamasi nutuklar değil, sorunlarımıza kalıcı çözümler üretilmesini, öğretmeniyle, öğrencisi ve velisiyle herkesin memnun olacağı bir eğitim sisteminin oluşturulmasını istiyoruz.

EĞİTİM SEN OLARAK TALEPLERİMİZ;

•Öğretmenler günü olarak 12 Eylül ürünü olan 24 Kasım değil, Dünya Öğretmenler Günü olan 5 Ekim tarihi esas alınmalı, öğretmenlere hak ettiği değer verilmelidir.

•OHAL’i fırsata çevirerek çıkarılan KHK’ler ile hukuksuzca ihraç edilen arkadaşlarımız bir an önce görevlerine dönmelidir.

•Güvenlik soruşturması bahanesiyle görevlerine son verilen eğitim emekçileri görevlerine iade edilmelidir.

•Uluslararası sözleşmelere ve anayasaya aykırı biçimde, sendikal eylem ve etkinliklere katılanlar hakkında yürütülen hukuksuz soruşturmalar sonlandırılmalı, verilen hukuksuz cezalar iptal edilmelidir.

•Öğretmen alımında mülakat uygulamasına son verilerek, personel rejiminde liyakat ilkesi esas alınmalıdır.

•Sözleşmeli/ücretli öğretmenlik gibi her türlü güvencesiz istihdam uygulamalarına esnek, kuralsız ve angarya çalışmaya son verilmelidir.

•Sayıları yarım milyona yaklaşan ataması yapılmayan öğretmenlerin atama sorunu çözülmelidir.

•Başta insanca yaşayacak ücret talebimiz olmak üzere, eğitim emekçilerinin bugüne kadar yaşadığı ekonomik mağduriyetler giderilmeli, son 17 yıl içinde satın alım gücümüzdeki azalmayı telafi eden adaletli bir ücret artışı sağlanmalıdır.

•Ek ödemelerin tamamı temel ücrete ve emekliliğe yansıtılmalı, vergi dilimi uygulaması sabitlenerek ücretlerde yaşanan erimenin önüne geçilmelidir. Ek ders ücretleri günün şartlarına uygun bir şekilde yeniden düzenlenmeli ve en az iki kat arttırılmalıdır.

 

•Eğitim-öğretim yılı başında öğretmenlere yapılan eğitim-öğretime hazırlık ödeneği, her dönem başında olmak üzere yılda iki kez olmalı ve bütün eğitim ve bilim emekçilerinin yararlanması sağlanmalıdır.

•Kamu emekçilerinin grevli toplusözleşme hakkı önündeki engeller kaldırılmalı, gerçek bir toplusözleşme düzenin yaratılması sağlanmalıdır.”




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —