Eğitim-Sen Gazipaşa İlçe Temsilcisi Muhammet Türker, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı dolayısıyla açıklama yaptı.
“TÜRKİYE’NİN geleceği gençliktedir!” diyerek açıklamasına başlayan Eğitim-Sen Gazipaşa İlçe Temsilcisi Muhammet Türker, gençlerin sorunlarına kalıcı çözümler üretilmesi gerektiğini vurguladı. Türker, açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı. “Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nı başlattığı, emperyalistler tarafından işgal edilmiş bir ülkeyi esaretten kurtarmak için atılan ilk adımın tarihi olan 19 Mayıs 1919’un üzerinden 100 yıl geçti. Türkiye halklarının emperyalizme karşı mücadelesinin en önemli simgelerinden birisi olan 19 Mayıs’ın Türkiye gençliğine ‘Gençlik ve Spor Bayramı’ olarak armağan edilmiş olması anlamlı olsa da, Türkiye’de gençlerin eğitim ve çalışma koşulları başta olmak üzere ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğu bilinmektedir.
Bugüne kadar gençliğin sorunlarını çözmek için adım atmayanların, gençlerin sorunlarına yönelik çözümleri olmayanların en büyük icraatı sorunları görmezden gelmek, yok saymak olmuştur. Bu tutum, elbette gençliğin sorunlarını ve karşı karşıya oldukları tehlikeleri ortadan kaldırmamaktadır. 19 Mayıs her ne kadar yıllardır gençlere, genç kuşaklara övgüler dizilen bir gün olarak kutlansa da, gençler evde, okulda, üniversitede, iş yerlerinde baskıcı, otoriter uygulamalarla karşı karşıya kalmakta, kendilerini özgürce ifade edebilmelerinin, taleplerini dile getirmelerinin önüne sürekli yeni engeller çıkarılmaktadır. Toplumsal bir kategori olarak değerlendirdiğimizde gençlik, nüfusun yaşı genel olarak 18 ile 25 arasında olan, toplumun oldukça geniş bir kesimini oluşturmaktadır. Nüfusun en dinamik kesimlerini oluşturan gençlerin, tıpkı geçmişte olduğu gibi, bugün de egemen sınıflar tarafından dönem dönem tehlikeli, sistem karşısında potansiyel tehdit olarak görülmesi düşündürücüdür.
Türkiye’de gençlik, bir taraftan egemenler açısından potansiyel tehdit olarak değerlendirilirken, diğer taraftan gençliğin mevcut düzenin devamının sağlanması için egemenlerin çıkarları doğrultusunda ‘eğitilerek’ sisteme kazandırılması için bütün araçlar adeta seferber edilmektedir. Buradaki temel amaç, gençliğin sınırsız enerjisinden, yaratıcılık ve yeteneklerinden sonuna kadar yararlanmaktır. Hem eğitimli hem de eğitim alamayan gençlik arasında işsizlik oranı hızla artmakta, geçim şartları zorlaşmakta ve gençlerimiz gençliklerini yaşamaktan çok uzak bir çarpık düzenin esiri olarak yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadır. Türkiye gençliği, işsizlik ve güvencesizlik batağına mahkum edilmiştir. Ataması yapılmadığı için bugüne kadar 54 işsiz öğretmen yaşamına son vermiş, yüz binlerce öğretmen arkadaşımız ya asgari ücretin altında maaş alarak ücretli öğretmenlik yapmak ya da kendi mesleği dışında başka işlerde çalışmak zorunda bırakılmıştır.
Bilim dışı, skolastik, dinsel motiflerle kuşatılmış, post modern popüler bir kültür saldırısı altında yaşayan geniş gençlik yığınları, mistisizm ve bilinemezciliğin baskısı altında karamsarlığa itilmekte ve gelecek beklentisi olmayan, sadece içinde yaşadığı anı önemseyen ‘bireyler’ haline getirilmeye çalışılmaktadır. Gençliğin, ilkokuldan başlayarak ırkçı ve gerici bir temelde örgütlenmesini hedefleyen, dünyayı gerçekte olduğu gibi değil, egemen güçlerinin onlara göstermek istediği gibi görmelerini isteyen bir eğitim sistemi içinde sağlıklı bireyler olarak kendisini gerçekleştirmesi mümkün değildir.
Gençlerin eğitim hakkından kamusal bir anlayışla eşit ve parasız olarak yararlanması; laik, bilimsel, demokratik eğitim almalarının sağlanması, onları sınırsızca sömürülecek ‘kaynak’ olarak görmeyip birey olarak tanımak, istihdam, iş güvencesi ve onurlu bir yaşam sürmeleri için gerekli adımları atıldığında gençlerin içine itildiği karamsarlığın önüne geçilebilecektir. Gençliğin geleceğe bakışında ortaya çıkan sorunlardan söz ederken, egemen güçlerinin gençliğin geleceğini karartan, onların enerjisini, yaratıcılığını her fırsatta sömüren, gençliğin dinamizmini denetimi altına alan ve onu düzenin temel parçası haline getiren politikaların terk edilmesi, gençliğin kendi geleceğini yine kendi mücadelesi ile şekillendirmesinin önünü açacak somut politikalara ve adımlara ihtiyaç olduğu ortadadır. Eğitim Sen olarak gençlerimizin aydınlık bir gelecek mücadelesinde yalnız olmadığını belirtiyor, bütün gençlerimizin 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutluyoruz.
GENÇLER EĞİTİMDEN UZAKLAŞIYOR
OECD’nin Bir Bakışta Eğitim 2018 Raporuna göre Türkiye’de 15-29 yaş grubunda olan gençlerin ise yüzde 42,5’i eğitimde, yüzde 30,3’ü istihdamda, yüzde 27,2’si ne eğitimde ne istihdamdadır. OECD ortalaması için 16 ila 20 yaş arasında değişen okullaşma oranlarına bakıldığında Türkiye’nin durumu hiç iç açıcı değildir. OECD ülkeleri incelendiğinde okullaşma oranlarındaki belirgin düşüşün 18 yaşta olduğu görülmektedir. Türkiye ile birlikte Brezilya, Şili, Yunanistan, Kore ve Yeni Zelanda bu yaş grubunda yüzde 25 veya daha fazla düşüşün yaşandığı ülkelerdir. 5-14 yaş aralığında olup, eğitime tam zamanlı katılan öğrencilerin okullaşma oranları ise Türkiye için yüzde 95, OECD için ise yüzde 98’dir.
GENÇLERİMİZ ‘UCUZ EMEK KAYNAĞI’ OLARAK GÖRÜLÜYOR
Türkiye’de mesleki eğitimin ortaöğretim içindeki oranı günden güne belirgin bir artış göstermiştir. Bunun en önemli nedenlerinden birisi çalışan nüfusun yüzde 67’ini oluşturan ücretli emekçilerin çocuklarının, mensup oldukları sınıfa layık görülen meslek liselerine yönlendirilmesi, tıpkı anne-babaları gibi onların da ucuz emek gücü olarak yetiştirilmesidir. Sermaye çevrelerinin ve hükümetin mesleki eğitime yaklaşımı, konuyu bir eğitim sorunu olmaktan çok ihtiyaç duyulan ucuz ve nitelikli işgücü ihtiyacı olduğunu söylemek mümkündür. Onların asıl istedikleri, yaptığı işte uzmanlaşmış, rekabetçi, girişimci, hepsinden önemlisi itaatkâr bir işgücü yaratmaktır.
Siyasi iktidarın mesleki eğitim alanında yaptığı düzenlemelerle meslek liselerindeki öğrencilerin daha çok ‘iş hayatında’ kalması, daha az eğitim alarak daha fazla ucuz emek kaynağı olarak çalıştırılmasının önünü açmıştır. Çıraklık, zorunlu eğitim kapsamına alınırken, çıraklı eğitim merkezlerinde eğitim gören öğrenciler, haftada bir gün genel meslek dersleri alıp, diğer 5 gün ilgili sektörde çalışmaktadır. Türkiye’de meslek eğitim, ‘staj sömürüsü’ olarak ifade edilen, ağırlığını işyerlerinde gerçekleştirilen pratik uygulamaların öğrenilmesine indirgenmektedir. Mesleki eğitim kurumlarında gençlere yönelik geniş tabanlı bir mesleki-teknik eğitim yerine, dar kapsamlı ‘iş eğitimi’ yapılmakta, eğitim sonrasında kalıcı istihdam yaratma konusunda yeterli destek ya da planlama bulunmamaktadır.
Mesleki Teknik Anadolu Lisesi öğrencilerinin son sınıfta yaptıkları stajlara, yine son sınıfta haftada 3 gün beceri eğitimine gönderilen öğrencilere asgari ücretin yüzde 30’u kadar maaş ödenmektedir. Bunun anlamı meslek lisesi öğrencilerinin emeğinin iktidar tarafından patronlara ‘eti senin, kemiği benim’ mantığıyla pazarlanması, patronları ihtiyacı olan ‘ucuz emek’ kaynağının meslek liseleri üzerinden temin edilmesidir.
EĞİTİMDE 4+4+4 DAYATMASIYLA GENÇLER ÖRGÜN EĞİTİM DIŞINA İTİLMİŞTİR
Milli Eğitim Bakanlığı’nın resmi verilerine göre 4+4+4 düzenlemesine geçilmeden önce açık öğretim lisesinde 940 bin öğrenci bulunuyorken, 2017-2018 eğitim öğretim yılında açık öğretim lisesindeki öğrenci sayısı 1 milyon 395 bin 621’e çıkmıştır.
GENÇLİK GELECEKTİR!
Türkiye’de gençlerin geleceğe güvenle bakabilmeleri için kendileriyle ilgili konularda taraf olmaları ve örgütlü mücadeleyi bir yaşam biçimi haline getirmelerinden başka çıkış yolu görünmemektedir. Eşit, özgür, laik, demokratik ve barış içinde bir cumhuriyet mücadelemizi çocuklarımız ve gençlerimiz için sürdürmeye devam edeceğiz. Eğitim Sen olarak TÖS’ten, TÖBDER’den bugüne olduğu gibi ‘Bizim mücadelemiz, çocuklarımıza ve gençlerimize onurlu bir gelecek bırakma mücadelesidir.