“KURBAN, TESLİMİYETİN VE YAKINLAŞMANIN ADIDIR”

.

GÜNDEM 5.06.2025 14:07:00 0
 “KURBAN, TESLİMİYETİN VE YAKINLAŞMANIN ADIDIR”

Gazipaşa Müftülüğü İlçe Vaizi Muhammed Nafi Sipahi, Behlül Dânâ Hazretleri'nin öğütlerinden yola çıkarak Kurban Bayramı'nın sadece bir ibadet değil, aynı zamanda paylaşma, arınma ve Allah’a yakınlaşma vesilesi olduğunu ifade etti.

 

Gazipaşa Müftülüğü İlçe Vaizi Muhammed Nafi Sipahi, Kurban Bayramı’na ilişkin düşüncelerini Behlül Dânâ Hazretleri’nin hikmet dolu beyitleri eşliğinde paylaştı. Vaiz Sipahi, kurban ibadetinin yalnızca zahiri bir ritüel değil, derin bir teslimiyetin ve manevî bir arınmanın ifadesi olduğuna dikkat çekti. Sipahi, Behlül Dânâ Hazretleri’nin öğütlerinden ilhamla yaptığı değerlendirmede, Kurban Bayramı’nın paylaşma, gönül temizliği ve Allah’a yakınlaşma gibi değerleri içinde barındırdığına vurgu yaparak şu bilgileri paylaştı: “Bayramlar, İslam medeniyetinin ruhunu yansıtan müstesna zamanlardır. Ancak asıl bayramı idrak edebilmek için şekilden öze, görünenden manaya geçmek gerekir. Kurban Bayramı da sadece kurban kesmekle, yeni elbiseler giymekle yahut bayram sofraları kurmakla idrak edilecek bir gün değildir. Onu idrak etmek; Hz. İbrahim’in teslimiyetini, Hz. İsmail’in sadakatini, Allah’a yakın olmanın manevi hazzını iç dünyamızda yaşamaktan geçer.

 

İşte o bayram, Behlül Dânâ Hazretleri’ne nispet edilen şu beyitlerde anlatılan bayramdır ki, o mübarek zat şöyle buyurmuştur:

 

‘Bayram, yeni elbise giyenler için değildir, bayram ancak azaptan emin olanlar içindir.’

 

Bu beyit, bizi dış görünüşten iç muhasebeye davet eder. Bayram, mağazalardan alınan yeni kıyafetlerle değil, mahşer günü hesap endişesinden kurtulmuş bir gönülle kutlanır. Kulluk yolunda yürüyen bir mümin için gerçek süs, Allah’ın affı ve rahmetidir. Gerçek bayram, cehennem tehdidinden kurtulan, ilahi rahmete ulaşan kalbin bayramıdır.

 

‘Bayram süslü bineklere binenler için değildir, bayram ancak hataları bırakanlar içindir.’

 

Bineklere binmek, bugünkü karşılığıyla arabalar, gösterişli hayatlar, sosyal statüler olabilir. Ancak bayram, neye bindiğinle değil, nereye vardığınla anlam kazanır. Bayram, lüks araçlara binenlerin, gösterişli yolculuklar yapanların değil; nefsinin arzularından vazgeçebilen, günahı terk edebilenlerin bayramıdır.  Hatalardan yüz çevirmeyen bir gönül, ne kadar süslenirse süslensin; o kalpte bayram neşesi yeşermez. Çünkü bayram, kişinin içsel dönüşüm yaşadığı, nefsiyle savaştığı bir teslimiyet günüdür.

 

‘Bayram kıymetli halı döşeyenler için değildir, bayram ancak sıratı geçenler içindir.’             

 

Evler süslenir, halılar serilir, misafirler için sofralar kurulur... Ancak bayram evleri süslemekle değil, sıratı geçebilmenin ümidiyle gönlü süslemekle başlar. Dünyada ne kadar konforlu yaşarsak yaşayalım, sırat köprüsünden selametle geçemiyorsak asıl bayramı kaçırmış oluruz. Behlül Dânâ Hazretleri’nin işaret ettiği asıl bayram, ebedi kurtuluşla gelen bayramdır. Bayram, onu geçebilecek derecede salih amel işleyenin hakkıdır.

 

‘Bayram, dünyanın süsüyle süslenenler için değildir, bayram ancak takvayı kendine azık edinenler içindir.’

 

Dünyanın süsleri geçicidir; göz alıcı ama kalıcı değildir. Oysa takva, kalpte taşıdığımız ebedi bir cevherdir. Bayramı takva ile süslemek, onu Allah katında da değerli kılar. Behlül Dânâ, bu beyitle gerçek bayramın dünya ile değil, ahiret azığı olan takva ile yaşanacağını bildirir. Kurban Bayramı’nda takva; sadece hayvan kesmekle değil, niyetin temizliğiyle, kurbanın Allah’a yaklaşmak vesilesi oluşuyla anlam bulur.

 

‘Bayram, rengârenk renklere bakanlar için değildir, bayram ancak Rahmân’ın cemâline bakanlar içindir.’

 

Bayramı sadece göz zevkine indirgemek, onun asli ruhunu unutmaktır. Oysa bayram, gönül gözüyle Rahmân’ın cemaline nazar etmeye vesiledir. Gerçek bayram, ilahi güzelliği görebilen kalplerin bayramıdır.

 

Behlül Dânâ Hazretleri'nin bu beyitleri, her birimizin zihninde ve kalbinde yeniden bir muhasebe yapmamıza vesile olmalıdır. Zira Kurban Bayramı’nın özü; fedakârlık, teslimiyet ve kulluk şuuru etrafında şekillenir. Hz. İbrahim’in canından çok sevdiği evladını Allah yolunda kurban etmeye hazır oluşu, Hz. İsmail’in “Babacığım, emrolunduğun şeyi yap” diyerek teslimiyeti; bu bayramın ruhunu anlamamızda en büyük örneklerdir.

 

Bayram, sadece kesilen kurbanın değil, kesilen nefsin bayramıdır. Şekilden öte, özle buluşabilmek, hakiki bayrama ulaştırır insanı. Behlül Dânâ Hazretleri’nin hikmet yüklü beytleri, bize hatırlatıyor ki: Bayram, maddi göstergelerle değil, manevi derinlikle yaşanır. Bayram, yalnızca dünyevi hazırlık değil, ahiret için bir hazırlık vesilesidir. Bayram, iç arınma, tevbe, takva ve Allah’a yaklaşma fırsatıdır.

 

Bu bayramda biz de şöyle dua edelim: "Allah'ım, bizi azabından emin olanlardan, hatalarını terk edenlerden, sıratı selametle geçenlerden, takva ile azıklananlardan ve cemalini temaşa eden kullarından eyle."

 

Gerçek bayram, işte o zaman olur. Bayramınız mübarek olsun.”